38. Bölüm

33K 1.6K 665
                                    

Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu - Sen Ağlama

--


Şu an gördüğüm, az önceki manzara karşısında hissettiği hayal kırıklığından daha büyük bir deprem etkisiydi. Ondan başkasını sevme ihtimalim bile onu mahvediyordu. Bense, bunun artık bana olan aşkından kaynaklı olduğundan emin değildim. O sadece egosunun peşindeydi ve tek düşündüğü kendini tatmin etmekti. Kızgınlığın olmadığı, sadece hüznün doldurduğu mavilikleri koyulaştı. Beni duymamış gibi ağzını açıp tek kelime etmiyordu ama içinden neler geçirdiğini az çok tahmin edebiliyordum.

"Cevabını aldıysan git şimdi," dedim acımasızca. En başından beri ona takınmam gereken tavır buydu belki de. Evime geldiği o sabah onu kahvaltıya davet etmek, öpücüğüne karşılık vermek ve onunla sevişmek yerine şimdi olduğu gibi davransaydım bu kadar zorlanmayacaktım hala. Tüm suçu ona yıkmak bencilceydi bu yüzden. Nasıl ki evliliğimizin bitmesinde tek suçlu o değilse, şimdi çektiğim sancıların tek suçlusu da o değildi. Boşanmaya karar verip tek celsede evliliği bitirdiğim adamın karşısında olmam gereken gibi olmamıştım hiçbir zaman. Ayrılık sevdaya dahildi belki ama ayrılanlar hala sevgili değildi. Bu saf gerçeği ne kalbimize ne de aklımıza sokamıyorduk ikimiz de. Bir şey bittiyse bitmiş demekti. Önü, sonu olmazdı.

Gözlerini kısa bir an kapatıp açtı ve açtığında yanağına süzülen damlayı görmemle yutkundum. Ağlıyor muydu o? İşte bu görmeyi beklediğim bir şey değildi. Elinin tersiyle ıslaklığı silerken bakışlarını kaçırdı. Bu kadar mı istiyordu hala onu sevmemi? Bir araya gelemeyeceğimiz halde hala onu sevmem çok mu önemliydi?

"Aldım," dedi düz bir sesle.

Düşünüyordum da, onun beni sevdiğini bilmek benim için de önemliydi. Bunun aksi ihtimali yüzünden günlerdir kafayı yiyordum. Peki, nasıl olacaktı böyle? Ayrıldık ama birbirimize aşığız ve bir daha asla bir araya gelemeyiz. Böyle miydi bunun çözümü?  Hayatlarımıza girecek olan diğer kişilere haksızlık değil miydi bu? Eğer şu anda bunu düşünemiyor olsaydım boynuna sarılıp hala onu sevdiğimi söyler ama ötesi için tek kelime edemezdim. Sırf ağlamasın diye onun kalbine küçük de olsa bir umut ışığı konduramazdım. Çünkü eğer bir kere daha bunu yaparsam bundan sonrasında sürekli aynı tekrarları yaşayacaktık. Şimdi gerçek bir vedanın tam sırasıydı. Çocuk oyuncağına dönen ilişkimiz tam şu anda, burada noktalanacaktı. Bu yüzden içimden geçenleri değil, söylemem gerekenleri söyleyecektim. Geri adım atamazdım. Az önce bir karar vermiştim. Sürekli değiştireceğim kararlara yer yoktu hayatımda. Tıpkı Tuna'ya olmadığı gibi. Bir ay önce olması gereken geç de olsa şimdi olacaktı. O, bu kapıdan arkasına bile bakmadan çıkıp gidecekti ve ben de kapının bu tarafında kalarak ona bir adım atmayacaktım.

"O zaman beni yalnız bırak."

"Tamam," dedi kafasını sallayarak. "Sen nasıl istersen." İçim ezildi. "Her zaman olduğu gibi." İstediğim gibi beni yalnız bırakarak gitti. O gittikten sonra başından beri yapmam gereken bir şeyi daha yaptım. Ağladım.

Eğer ağlarsam yenileceğimi düşündüm hep. Ağlayınca zannettim ki Tuna'ya karşı mağlup olurum, bu savaşı o kazanır ve ben de kaybederim. Ama öyle olmuyormuş. Ağlamak, gerçek bir vedanın mührüymüş. Sevdiğine son kez veda etmenin hıçkırıklara dökülen haliymiş.

Bu korkunç günün üstüne bir gece geçirdikten sonra yaşadığım şeyleri daha berrak haliyle idrak ediyordum. Dün burada büyük bir kaos yaşanmıştı ve bu kaosun merkezinde de ben vardım. Kendisini sevmemi isteyen iki adam birbirine girmişti. İkisi de kendisini sevmemi istiyordu ancak biri benimle bir gelecek hayal ediyordu, diğeriyse geçmişinde hapsolmamı. Tüm bu kargaşanın içinde kalbimle değil de aklımla hareket ettiğim için sonradan bir pişmanlık duymamıştım. Yapılması gerekeni yaptığıma inanıyordum. Tuna'nın gözünden akan yaşa rağmen gardımı indirmemek, son bir aydır ona karşı verdiğim en doğru karardı. Eğer duygularıma sığınıp da ona teselli için ufacık bir harekette bulunsaydım bugün yine aynı şeyleri yaşayacaktım. Hala birbirimizden kopamayan ama birlikte de olmayan bir çift olarak yolumuza devam edecektik. Hatta edemeyecektik bile. Şimdi canı yansa da, canım yansa da en azından net bir sonuç vardı. İklim ve Tuna hikayesi burada bitmişti.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin