89. Bölüm

23.1K 1.5K 244
                                    


"Aşkım?" dediği sırada kulaklık için vaktimin olmadığını fark edip telefonu beni ve karşımda oturan Selim Bey'i rahatça görebileceği şekilde kaldırdım. Kaldırdım ki, ona göre konuşsun.

"Selam!" dedim, gergin bir şekilde. Selim Bey'i görünce kaşlarının çatıldığını umarım sadece ben fark ediyorumdur şu an. "Seni patronumla tanıştırayım hayatım." Selim Bey el sallayıp gülümsüyordu. "Bu Selim Bey." Boştaki elimle kendisini işaret ettim.

"Merhaba enişte," dedi resmiyet kavramından habersiz. Umarım Tuna da benim gibi resmiyete falan takılmaz sadece enişte kelimesine dikkat ederdi çünkü kendisinin patronlarıma bir alerjisi vardı. Hadi Arslan'ı anlıyordum ama şu yanımdaki masum... Masum mu? Her neyse, sevecen insana neden taktığını anlayamıyordum.

"Merhaba," dedi Tuna da bozmayıp. İç sesinin, 'bu ne saçma bir arama sebebi,' dediğine yemin edebilirdim. Durumu ona sonra açıklamayı düşünsem de yapmamam daha hayırlıydı çünkü bu sefer de Selim Bey'in hangi hakla benim telefonuma dokunduğunu falan sorgulayabilirdi. Tek başıma rezil olmayı göze almalıydım.

"Yeşim'i tanıyorsun zaten," diyerek kamerayı ona çevirdim. Yeşim de aynı şekilde gülümseyerek el salladıktan sonra Okan'a döndüm. "Okan'ı da hatırlarsın."

"Hatırlıyorum," dedikten sonra Okan da selam verdi.

"Tuna Bey?" Okan'dan atak geldiği için kamerayı tekrar kendime çevirememiştim.

"Efendim?" Bu tek kelimenin içinde bana küfürler barınıyor muydu acaba?

"Bizim ofiste bir adet var," diyen Okan'a tuhaf tuhaf baktım. Adet olması için daha önce bir şeyin tekrarlanması gerekiyordu ama burada, bu odada ben hariç herkes bekardı. Ha, diğer departmanları kastediyorsa bilemezdim. Kendi aralarında bir gelenek olabilirdi tabii.

"Öyle mi? Neymiş?" Devamında 'bundan bana ne?' havası esen bir soruydu.

"Nişanlananlar, iş arkadaşlarına tatlı dağıtıyor. Hani bu işin devamı tatlıya bağlansın gibisinden."

Tuna, amaçlarını anlayınca güldü. O gülünce kamerayı kendime çevirip, "Evet, bunun için aradım," diye açıklama yaparak Okan'a döndürdüm tekrar.

"İstediğiniz tatlı olsun." Ardından üçü birden alkışlayıp saçma sapan bağırmaya başladılar. Elimi alnıma vurdum. "Özellikle istediğiniz var mı?"

"Baklava," diye cevapladı Okan. "En iyisinden olsun ama."

"Yarın yollarım İklim'le."

"Kralsın." Okan elini kalbinin üstüne vurup ardından başparmağıyla onay işareti yapınca onu göstermeyi bırakıp kendimi gösterdim sevgilime.

"Kusura bakma, vaktini aldık." Ben konuşurken Selim Bey karşımda kılıktan kılığa giriyordu.

"Selim Bey hala orada mı?" diye sorunca kalbim hızlanmaya başladı. Neden soruyordu şimdi? Usulca kafamı salladım.

"Buradayım," dedi söz konusu kişi de arkadan.

"Çevirsene kızım telefonu," diyen Tuna'yı dinleyip onları yüz yüze getirdim. Telefondan kafa göz dalmayı denemezdi değil mi? Emin olamadım.

"Buyur enişte." Keşke azıcık gülmeseniz...

"Tanışmamızın böyle olmasını istemezdim ama memnun oldum." Kibar Feyzo'm benim...

"Ben de memnun oldum." Rahatlamıştım birden. "Tebrik ederim bu arada. Güzel gelişmeler olmuş." Ciddileşebiliyormuş demek ki isteyince.

"Teşekkürler." Bu kadar yeter diye düşünüp telefonu yine kendime çevirdim. "Var mı başka bir şey?" diye sorunca kafamı iki yana salladım. Yüzünü kameraya iyice yaklaştırıp, "Seni seviyorum," dedi sessizce. Dudaklarını okumuştum sadece ve ona cevaben gözlerimi kapatıp açtım.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin