64. Bölüm

30.5K 1.7K 376
                                    


"Alo? Düşüp bayıldın mı kız?" Duyduğum şey göğüs kafesimi tatlı bir heyecanla sıkıştırırken nefes almakta bile zorlanıyordum, kaldı ki bir de cevap verecektim. "İşten ayrılmak için bir adım attın, bak nasıl yumuşadım. Bir de bıraksan kim bilir neler yaparım?" diyerek güldü pis pis. "Ona tatlı, küçük sürprizler yapın." Derin bir nefes aldım.

"Çok beklettim mi?" diye karşımda biten Selim Bey'i bile yeni fark etmiştim. O da telefonda olduğumu fark ederek dudaklarını oynatıp, "Pardon," diye fısıldadı.

"Bik bik bik bik," diye karşı taraftan dalga geçiyordu Tuna. Selim Bey'in uzattığı kahveyi alırken gözlerimi kırparak teşekkür ettim ve yaslandığım arabadan ayrılacak gücü kendimde bulduğumda oturacağım tarafa yöneldim. "Konuşma bittiyse kapatıyorum ben."

"Tuna?" diyebildim kapıyı açmadan, güç bela. "Neyse, sonra konuşuruz."

"Tamam," diyerek kapattı telefonu. Ya acelesi vardı ya da sinirlenmişti ama söylediği şeyden sonra umursamayıp yüzümde aptal bir gülümsemeyle arabaya bindim. Emniyet kemerimi tek elle takmaya çalışırken mutluluk sakarlığıma kurban gitmemek için kahveyi bırakıp iki elimi kullandım.

"Hayırdır, yüzünde güller açıyor?"

Geriye yaslandığımda kahvemi tekrar elime almıştım. "Bugün bana sahip çıkar mısınız?"

"Ne için?" diye sorarken arabayı çalıştırmış, yola çıkmıştı çoktan.

"Yanınızdan ayrılıp birinin boynuna sarılmamam için."

Duyduğu şeyle sırıtırken, "Seni tutan ne?" diye sordu. Beni tutan neydi? Tuna ağzıma bir parmak bal çalmıştı ve ona şimdi koşsam da beni affedeceğinden emin değildim. Hala giderilmemiş pürüzler vardı. Erken adım atmanın bedelini ödemiştim ben. Bir kere daha aynı hatayı yapamazdım.

"Beni tutan birçok sebep var. Boş verin şimdi."

"İki konuşup beş susuyorsun ama ilk defa içten gülümsediğini gördüğüm için darlamıyorum." İçten gülümsemek. Üstelik de Tuna'nın sebep olduğu içten bir gülümsemeye hasrettim uzun zamandır. Bakışlarımı kucağıma indirip kahve bardağıyla oynarken yeni yetme aşıklar gibi uçuş uçuş hissediyordum. Ne kadar da özlemiştim bu hissi.

Okulun sokağına girdiğimizde Arya'nın çıkış saatiydi tam da. Haliyle kalabalık olan sokağın ortasında Selim Bey'in neden aniden ani bir şekilde fren yaptığını anlamamıştım. 


"Ne oluyor lan orada?"


Şaşkın bakışlarım onunla baktığı nokta arasında gidip gelirken karşıdaki manzarayla benim de kaşlarım çatılmıştı. Yanımdaki adam ateş püskürerek el frenini çekmiş, emniyet kemerini koparırcasına çıkarıp atmıştı. O kadar hızlı hareket ediyordu ki, ben de ona ayak uydurarak kötü bir şey yaşanmaması için arkasından ok gibi fırladım.

Çocuğun biri, "Ya, siktir git diyorum anlamıyor musun?" diyen Arya'nın kolundan tutup çekiştiriyordu.

"Beni dinleyeceksin kızım! O zibidiye de soracağım bunun hesabını," diyen çocuk kükrüyordu adeta. Aralarındaki meselenin ne olduğunu bilmiyordum ama Selim Bey orada bittiğinde çocuğun kolunu sertçe tutup Arya'yı kurtardı.

"Sen bana anlat derdini koçum. Gel." Çocuğu yakasından tutmuş, tartaklayacaktı birazdan.

"Selim bırak, değmez," diyen Arya'yı duyduğunu pek sanmıyordum.

Neyse ki süper kahraman İklim Acar olay yerine müdahalesiyle onun önüne geçmişti. "Selim Bey," dedim bana bakmasını isteyerek ama başaramayarak. "Bir çocuğu mu döveceksiniz? Burası okul. Lütfen bırakın, saçmalamayın."

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin