"Ne diyorsun lan sen?"
Tuna'nın sesini duymamla arkamı dönmem bir oldu. Belki bir umut hiçbir şey duymamış olmasını dilemiştim ama sorduğu soruya ve alev saçan gözlerine bakılırsa her şeyi duymuştu. Hem de başından beri.
"İklim, ne diyor bu?"
Öfkeyle Kaan'ı işaret ederken duyduğunu hazmetmeye çalışıyor gibiydi daha çok. Ben de ilk fark ettiğimde buz kesmiştim ama Tuna'nınki şaşkınlıktan çok, çok daha fazlasıydı. Merdivenin başında beklemeyi bırakıp hızlı adımlarla yanımıza ulaşması ve Kaan'ın yakasına yapışması bir oldu.
"Tuna, bak dinle beni. Bildiğin gibi değil." Aralarına girmeye çalışsam da beni fark edemeyecek kadar kızgındı şu an. Kaan ise ona karşılık vermeyi bile düşünmemiş, başını öne eğmişti sadece. Çok zordu onun için. Kendine itiraf ederken bile utanırken bir de Tuna öğrenmişti şimdi.
"Duydum her şeyi!" diye bağırdı Tuna. Neyse ki aşağıda sohbet koyuydu da sesi oraya gitmiyor diye kendimi rahatlatıyordum. "Lan, sen nasıl..." Gözlerini birkaç saniyeliğine kapayıp soluklanırken devam etti. "Nasıl göz koyarsın oğlum kardeşinin karısına?"
Elini havaya kaldırdığında ne geleceğini anlayıp hemen elini tuttum. "Tuna sakın!" Eğer onu ben bile durduramazsam bu iş büyür, aşağıdakilere kadar uzardı.
"Bırak vursun," diye ilk kez konuştu Kaan.
"Duydun mu bak? O da istiyor?"
Tuna yeniden yükseldiğinde Kaan'ın önüne geçtim. "Tuna lütfen. Burada değil, şimdi olmaz."
"İklim çekil, bu şerefsize haddini bildireceğim."
"Çekil İklim," dedi Kaan, onu destekleyerek. "Çekil de yapsın ne istiyorsa." Boş bulunmamı fırsat bilerek kolumdan tutup kenara çekti beni.
"İyi," dedim ikisine de bakarken. "Kavga edin de sesiniz aşağıya gitsin. Artık Semih yukarıya çıkınca da durumu ona izah edersiniz."
Beni duymamış gibi "Bildir lan!" diye bağıran Kaan onu iyice ateşlediğinin farkındaydı. "Ben zaten yanıyorum, senin iki yumruğundan mı korkacağım? Vur hadi!" diye kendi göğsüne vurdu. "Vursana!" Ve istediği oldu. Tuna, kendini tutmayı bırakıp Kaan'a bir tane geçirdi. Kaan geriye doğru sendelediğinde pencerenin kenarına tutunarak yere düşmedi. Eliyle çenesini tutarak kalktığında, "Elin de pek hafifmiş," dedi.
Tuna iyice sinirlenirken yeniden yakasına yapıştığında, "Kaan sus Allah aşkına!" diye bağırdım. "Sen de öfkene biraz hakim ol ve eğer merak ediyorsan dinlemeyi dene," diyerek Tuna'ya baktım.
"Ben duyacağımı duydum, hiçbir şey merak etmiyorum."
Sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. "Bak," dedim sakince. "Eğer bu iş büyürse aşağıdakiler de her şeyi öğrenir. Durduk yere kavga etmenizi nasıl açıklamayı düşünüyorsunuz? Lütfen şu adamın yakasını bir sal, ben sana her şeyi anlatacağım."
"İyi ya," derken suratıma baktı. "Öğrensinler işte bunun ne mal olduğunu."
"Eksik saydın bence," dedi Kaan. "Şerefsiz, haysiyetsiz, aşağılık falan da demen gerekiyordu."
"Bak hala konuşuyor!" diye sesini yükselten Tuna dişlerini sıkarak baktı Kaan'a. "Birazdan Semih'e de böyle konuşursun."
"Git söyle lan!" diye kükredi Kaan. "Söylersen bana iyilik yapmış olursun. Yıllardır çektiğim çileye kökten çözüm bulursun, daha ne isterim?"
"Kimse kimseye bir şey söylemiyor," diye araya girdim. "Herkesin mutlu olduğu böyle bir gecede hiç hem de."
"Kardeşi bildiği adamın, karısına göz koyan bir şerefsiz olduğunu öğrenecek Semih. Bunu bilip susmayacağım. Sen istersen sus," derken bana bakıyordu. Ardından Kaan'ı geriye iterek yakasını saldı ve bizi arkasında bırakarak merdivenlere yöneldi. Kaan üstünü düzeltirken ben de Tuna'nın arkasından koşup kolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
General FictionBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...