Özgür yeni evinin salonundaki büyük koltuğa uzanmış, arka fonda çalan klasik müzik eşliğinde kitabını okuyordu. Evden ayrılalı bir süre olmuştu ve bu sakinlik ona huzur veriyordu. Henüz ayrı eve çıktığı için herhangi bir pişmanlık yaşamamıştı ve annesinden uzakken yaşayacağını da düşünmüyordu. Eve kaçta gelip gittiğine karışan, tepesinde dikilip evlen evlen diye baskı yapan ve zekice laflar sokan biri yokken huzurluydu.
Derken kapı çaldı ve huzuru yarıda kesildi. Elindeki kitabı, sayfası kaybolmasın diye ters bir şekilde sehpanın üzerine bırakarak uzandığı koltuktan kalktı. Üzerindeki tişörtü düzeltip olabildiğince hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Dürbünden baktığında gördüğü yüzün içini okuduğunu falan düşünüyordu artık. Kapıyı açmadan önce hızlıca arkasına dönüp ortalık dağınık mı diye kontrol etti ve her şeyin düzenli olduğunu görünce yüzüne abartılı bir gülümseme yerleştirip kapıyı açtı.
"Anne?"
"Neredesin iki saattir? Ağaç oldum burada," diye içeriye girdi annesi. Ayakkabılarını çıkarırken de etrafa bakınıyordu.
"Hoş geldin," diyerek kapıyı usulca kapattı Özgür.
"Niye geç açtın kapıyı?" derken oğluna ters ters bakıyordu Füsun Hanım. "İçeride biri mi var? Bir şey mi saklıyorsun?"
"Yok artık anne!" diye sitem etti Özgür. "Ayrıca biri olabilir, bu çok normal. Burası benim evim ve ben özgür bir adamım. Olsa da saklama gereği duymam."
"Aman," dedi annesi beğenmez bir ifadeyle. "O adı kim koydu sana?" Soluklandıktan sonra devam etti. "Öyle her önüne geleni getiremezsin bu eve. Sadece tek bir kişi girebilir. O da mesafeli olarak."
Özgür annesine gülerken, "Allah Allah," dedi. "Kimmiş o şanslı?" Aslında kimi kastettiğini biliyordu ama yine de sormak istedi. Tuhaf bir şekilde Nazlı'nın adını duyunca mutlu oluyordu. Ve annesinin mesafe şartına içinden gülmeden edemedi. Nazlı ile o mesafeyi fazlasıyla aşmışlardı, uzun bir zaman önce.
"Kim olacak?" derken Füsun Hanım da imalı gülümsüyordu. "Nazlı kızım."
"Aman anne..."
"Ne anne, ne? Gül gibi kızı kaçırdın elinden. Bak sana söylüyorum, aklını başına topla oğlum. Git, aranı düzelt."
Annesinin koluna dokunarak, "Geçmeyecek misin içeriye? Kaldık kapının önünde," diye lafı değiştirmeye çalıştı.
"Dilim damağım kurudu, soğuk bir şeyler getiriver," diyerek salona yürüdü Füsun Hanım.
"Hemen getiriyorum." Özgür de onun arkasından mutfağa geçip dolaptaki meyve suyundan bir bardağa doldurdu. Kendine de buzlu kahve yaparken biraz oyalandı. İçecekler hazır olduğunda ikisini de alıp salona, annesinin yanına geçti. Ellerindeki bardakları sehpanın üzerine bırakıp onun karşısındaki koltuğa oturdu.
"Sağ ol oğlum," diyen Füsun Hanım meyve suyundan büyükçe bir yudum alarak ferahladı. "Yerleşebildin mi iyice?"
"Yerleştim anne, hiçbir şey kalmadı."
"İyi, iyi." Etrafa şöyle bir göz attı. "Evin çok güzel. Hem yeri, hem içi. Güneş de alıyor." Yerleşmeden önce de gelip onay vermişti ama şimdi eşyalarla daha bir güzel görünmüştü gözüne.
"Senden geçer not aldıysa güzeldir."
"Ama..." diyen Füsun Sultan bardağı sehpanın üzerine bırakırken ne geleceğini merak ediyordu Özgür. "Tek kişi için biraz büyük değil mi?"
Bunu duyunca koltuğa başını yaslayıp numaradan baygınlık geçirdi Özgür. "Yine başlama anne ya, lütfen."
"Bir şeye başlamadım ki," dedi annesi şaşırmış gibi. "Asıl haberler sende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
Ficción GeneralBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...