17. Bölüm

48.5K 1.9K 243
                                    


"Ya, pişkinliğe bakar mısın?" diyerek telefonu burnuna uzatıp Tuna'nın Instagram'dan yazdığı son mesajları göstermiştim. "Oynaşma sitelerinde elalemin kızlarıyla flört edip bir yandan da bana hala karışıyor beyefendi. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür ama?" Geldiğimizden beri bar taburelerinde yan yana oturmuş, Tuna'yı çekiştiriyorduk sadece. Henüz ikinci kadehim ellerimin arasında kıvranıp duruyordu ve konuşmaktan içmeye sıra gelmiyordu sayesinde.

"Yalnız nasıl görüldüde bırakmış? Diyecek bir şeyi olmadığını o da biliyor." Nazlı telefonu eline alıp bilmiş bir edayla konuştu.

"Nazlı senin en çok neyini seviyorum biliyor musun?"

Meraklı gözlerle bana baktı. "Neyimi kanka?"

Başımı sağ elime yaslayarak yüzüne baktım. "Sonsuz bir nefretle Tuna'ya gömme potansiyelini."

"Hiç sekmez," dedi gülerek. "Dışı hoş, içi boş her erkek gibi. Kusura bakma ama zevkine sıçayım."

"Ben de seninkine kanka." Kadehimi uzatıp onunkine tokuştururken kahkaha attık. Bu yazın popüler şarkıları sırasıyla gece kulübünün içini doldururken, biz ve bizim gibi olan birkaç kişiden başka herkes çılgınlar gibi dans ediyordu. Şu kadarcık enerjim olmadığı gibi kendimi ortaya atıp dans edecek kadar sarhoş da olmamıştım henüz. Nazlı'ya, mızıkçılık yapmayıp onunla birlikte dans edeceğime söz vermiştim. Tabii sarhoş olduktan sonra sandalye tepesinde uyuya kalmazsam. O da Serkan'ı bir şekilde ekip bugün bize salça olmaması için mekanın adını da vermemişti. Kuzeni Emrah da başka bir gece kulübünde barmen olarak çalışıyordu ve muhtemelen Serkan oraya gideceğimizi düşünmüştü ama Nazlı Emrah'ın, "Şu size mi baktı, şu yanınıza mı yanaştı diye erkeklik taslamaya kalkar şimdi," diyerek, huzur vermeyeceğinden orayı listenin en sonuna bile koymamıştı.

Emrah, Nazlı'nın teyzesinin oğluydu ve üniversiteyi burada kazanınca kendine ev tutmuş, geçimini sağlamak için de barda işe girmişti. Henüz on sekiz yaşında olmasına rağmen ayakları yere sağlam basan, güçlü bir çocuktu. Ananesinin evine yerleşip orada rahat bir öğrencilik hayatı sürebilecekken kendi ayakları üstünde durmayı tercih etmişti. Onu sekiz yaşından beri tanıdığım için bu erkeksi halleri bana çok sevimli geliyordu ama her o yaştaki erkek gibi bunları duymayı pek sevmiyordu. Nazlı da çocuğun saçlarını karıştırıp yanağından makas almaya falan kalkışınca kavga ediyorlardı. Onları görünce ben de bir kuzenim ya da daha güzelinden benden küçük bir erkek kardeşim olmasını çok isterdim ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da yalnızdım.

Özgür Abi'yi bu yüzden çok seviyor, kendi abim gibi görüyordum. Ama onunla da öküz herifin teki yüzünden eskisi kadar yakın olamazdık. Ya da ben öyle hissediyordum, o bana yine aynı yaklaşacaktı muhtemelen.

Elimdeki kadehin dibini nihayet gördüğümde barmene, yenisini doldurması için uzatıp bakışlarımı dans eden insanlara çevirdim. İnsanlar eğlenmeyi biliyordu. Bugün Salı olmasına rağmen burası dolup taşmıştı ve en çok da buna hayret etmiştim. Biz dışarı çıkmak için Cuma ya da Cumartesi'yi tercih ederken insanlardaki bu rahatlık hayret edilecek bir şeydi çünkü. Bu hafta hem Pazar günü hem de bu akşam partileyerek ben de kendi çizgimi epey aşmıştım. Umarım yarın işe vaktinde gidebilir ve çok sevgili somurtkan patronumla yüz göz olmak zorunda kalmazdım. Nedense beni uyarmak için hazırda beklediğini düşünüyordum. Sosyal medya hesabıma da açık açık partileyeceğimi yazdıktan sonra anlayışlı olması için açık bir kapı bırakmamıştım kendisine.

Tazelenen kadehim yeniden dudaklarımı bulduğunda, "Dans edelim hadi," dedi Nazlı. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum.

"Biraz daha duralım ya."

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin