Sorusuna cevap veremedim. Çünkü sorduğu sorunun bir sürü cevabı vardı. 'Sana yalan söyledim. Yapmamam gereken şeyler yaptım. Aşkımıza ihanet ettim.' Hangisini duyarsa duysun canının yanacağını biliyordum. Neyi, ne için yaptığımla ilgilenmeyecekti. Sadece yaptığım şeyle ilgilenecekti. Öfkelendiğinde gözünün hiçbir şey görmeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Veremediğim cevaplar, gözlerimden süzülerek akarken farkında olmadan tişörtünü sıktım."İklim?"
"Bana soru sorma," dedim, yüzümü göğsüne bastırırken. "Sadece yanımda ol. Şimdilik."
Sarılışı daha da sıkılaşırken, "Yanındayım," dedi ve hiçbir şey söylemeden öylece bekledi. Ben de bu sürede ağlamayı kesmiş, kendimi biraz toparlayıp ona odaklanmıştım. En son ne zaman böyle doyasıya sarılmıştı ki bana? "Oturalım mı şöyle?" diye sorduğunda kafamı salladım. Beni kendinden uzaklaştırmadan koltuğa yöneldiğinde ben de onu bırakmak istemiyordum. Beraber oturduğumuzda, "Uzan istersen biraz," diyerek dizlerini işaret etti. Hiç itiraz etmeden başımı kucağına koyup ayaklarımı uzattım. Elimle dizini kavrarken gözlerimi kapattım ve onun saçlarımı okşamasında huzur buldum. Elleri sakinleştirici gibiydi.
"Uyumak istiyorum," diye mırıldandığımda güldüğünü hissettim.
"Uyuyabilirsin, kıpırdamam ben."
Kotunun üzerinden bacağına bir öpücük bırakıp ellerinin beni uyutmasına izin verdim. Uykusuz, huzursuz geçen çoğu gecemden sonra tatlı bir uyku istiyordum.
Üstüne yattığım kolumun uyuşmasını hissettiğimde gözlerimi henüz aralamamıştım ama üzerimde bir şey örtülü olduğunu hissediyordum. Sızlanarak gözlerimi açtığımda altımdaki kolumu oynatamıyordum.
Hala sarıldığım şey, "Günaydın," diyen Tuna'nın bacağıydı. Üstümde örtülü olan da ceketi. Gözlerimi kırpıştırarak başımı yukarıya kaldırdığımda gülümseyen suratıyla karşılaştım. Elini yanağıma koyup yüzüme doğru eğilerek, "İyi uyudun mu?" diye sordu.
Önüne dökülen dağınık saçlarına ve loş ışıkta bile kendini belli eden mavi gözlerine bakarken, "Uyudum," diye onayladım. Huzurlu ve tatlı bir uykuydu.
"İzlemeye değerdi." Başparmağı yüzümü okşarken konuşuyordu. "Bacağımı hissetmesem de..."
"Affedersin," dedim kalkmaya çalışırken ama dirseğimi hala kullanamadığım için başarılı olamadım.
"Etmem," diye sırıttı.
"Anlamadım?"
"Boş ver," dediğinde bu konuşmayı bir yerden hatırlıyordum ama nereden? Şu an düşünemeyecek kadar uyku mahmuruydum.
"Saat kaç?"
Saate bakma ihtiyacı bile duymadan, "Sekiz buçuk," dedi.
"Ne? İki saattir uyuyor muyum ben?"
"Dümdüz oldum sayende."
"Uyandırsaydın keşke."
"Dırdır etmeden seni doyasıya izlemek varken mi? Bu şansı kaçıramazdım. Neticede en katlanılır halin, uyurken ki halin." Bunu dediğine pişman etmek için kafamı çevirip dizini hafif ısırdım. Yalandan bağırırken beni de güldürmeyi başarmıştı.
"Yardım et de kalkayım."
Tek elimi tutarken başımın altından da desteklediğinde doğruldum. O da üzerindeki ağırlığın gitmesiyle gerinerek rahatlamaya çalışıyordu. Bana örttüğü ceketi üstümden çekip koltuğun kenarına bıraktığımda belimden kavrayıp kendine doğru çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
Ficción GeneralBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...