86. Bölüm

23.3K 1.4K 251
                                    


Bomba gibi geçen hafta sonunun ardından yeniden iş yerindeydim. Gelmeden önce yol üstünden dört kahve almış ve Yeşim'le Okan'ınkini verdikten sonra Meltem'in ofisine uğramıştım. Açık olan cam kapıya iki kere vurarak dikkatini çekmeyi başardığım Meltem'e, "Günaydın!" dedim ve içeriye girip karşısına oturdum.

"Ooo, günaydın İklim! Bu sabah da pek neşelisin?" diyerek uzattığım kahveyi aldı. "Hangi dağda kurt öldü de jest yapıyorsun?"

"Aşk olsun," diyerek dudak büzdüm numaradan. "Kendime alırken seni unutmak olmazdı."

"Teşekkür ederim," deyip kahveden içti. "Tam damak tadıma uygun."

"Afiyet olsun."

"Eee, anlat bakalım nasıldı hafta sonun?"

"Nasıl olsun? İyiydi. Senin?"

"Ay aman, yıllardır aynı işte. Evi temizle, çocuklarla uğraş, vakit kalırsa kendine zaman ayır." Konuşurken bile yorgunluğunu görebiliyordum.

"Gerçekten her şeyimin sıradan olmasına o kadar ihtiyacım var ki..." diye iç çektim. "Çok şanslısın, benden söylemesi."

"Valla şekerim," dedi bardağı bırakıp ellerini birleştirerek. "Ben de sana özeniyorum. Bir günün diğer gününe uymuyor. Hep bir olayın içindesin." Onunla birlikte ben de güldüm söylediklerine.

"Ya, uzaktan davulun sesi hoş gelir. Sen bir de bana sor, neler yaşıyorum?" Sabah vaktine göre çenem epey açılmıştı. "Altı aydır, hatta ne altı ayı, bir buçuk yıldır neler çektiğimi ben bilirim. Ömrümden beş yıl gitti desem yeridir."

"Ama bak, su aktı yolunu buldu. Şimdi her şey yeniden başlıyor senin için."

Haklı olduğunu bildiğim için içimi kaplayan huzurla, "Öyle," dedim. "Bu sefer hatasız, daha büyümüş bir şekilde yazacağız hikayemizi." Tek başına değil, Tuna'yla birlikte.

"İnşallah canım benim," dedi o da, elini elimin üstüne koyarak. "Her şey gönlünce olsun, hep mutlu olun birlikte."

Ben de elimi onun elinin üstüne koydum. "Sağ ol Meltem, bunları duymak bile bana iyi geliyor. Ben de senin için aynı şeyi diliyorum. Eşinle, çocuklarınla çok güzel bir hayatınız olsun."

"Amin," dedikten sonra elini çekti hızla. "Ay, yeter be! Duygusala bağladık sabah sabah."

"Deli," diyerek güldüm ve kahvemden içtim.

Mutluluk insanı bir yerden alıp başka bir yere çok rahat bir şekilde koyabiliyordu. Bir sürü kitap okumama, film izlememe rağmen bunu kendim tecrübe ettiğimde daha gerçekçi bir şekilde anlamıştım. Tuna'yla aramızın bozuk olduğu ve bu yüzden mutsuz olduğum son yıllar normalden daha suratsız, soğuk, gülmeyi neredeyse unutan, kimseyle bir şeyini paylaşmayan ketum bir insanken şimdi kendimdeki bu olumlu değişimleri görebiliyordum. İnsan ilişkilerim daha kuvvetli ve sıcaktı, kendi arkadaşlarım dışında çevremdeki diğerleriyle de iletişim kurarken rahat hissetmeye başlamıştım. Hayata dair umudum vardı ve sabahları suratsız değil, içimde güzel heyecanlarla uyanıyordum. Üstümdeki negatifliği atmış, geriye sadece olumlu bir ben bırakmıştım. Her şeyi planlamayı, kendimi sınırlamayı da fark etmeden bir kenara koymuş akışına bırakmıştım. Nasılsa iyi şeylerin bir şekilde beni bulacağını biliyordum. Mutlu olmak, insanı böyle düşünmeye itiyordu.

Meltem'le laflayarak kahvelerimizi bitirdikten sonra onu işleriyle baş başa bırakıp odasından çıktım ve elimdeki boş bardağı atmak için çöp kutusuna doğru ilerlerken birden önüme çıkan Selim Bey yüzünden aklımı yitiriyordum.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin