94. Bölüm

15.8K 1.1K 214
                                    


5 Eylül 2019'da başladığımız bu serüvenin üzerinden tam 1 yıl geçti. Bu 1 yıl boyunca sizinle burada çok güzel anılarım oldu. Çoğunuzla konuştuk, güldük, eğlendik. Bazen karakterlere birlikte saydırdık, bazen birlikte sabırsızlandık. Severek, sırf eğlenmek için yazmaya başladığım bu hikayede gerçekten eğlendim. Her gün, hatta günde 2-3 bölüm attığım zamanlar en keyif aldığım zamanlardı. Çünkü insanın yazdıkça yazası geliyor ve sonrasını yazmak için sabırsızlanıyor. Hatta bana soruyordunuz, "Nasıl her gün yeni bölüm atıyorsun?" diye. "Çünkü severek yazıyorum. Eğer sevmezsem, istemezsem yazamam," dediğimi bilen bilir. Bir ara hevesim kırılsa da ne kurguma ne karakterlerime olan sevgim bitmediği için devam edebildim. İklim ve Tuna'nın dünyasında yazacak, anlatacak çok fazla şey vardı ve bunları kısım kısım anlatmaya çalıştım. Hala da çalışıyorum. Onlara çok kızdığınız zamanları da hatırlıyorum ama şimdi hepsini anladığınızı da biliyorum. Texting düşüncesiyle çıktığım bu yolda ona göre bir anlatım tarzı kullandım. Detaylara çok inmedim, betimlemeler yapmadım. Sadece yaşananlara ve elimden geldiğince duygularına değinmeye çalıştım. Ben ortaya çıkardığım şeyden memnunum, umarım siz de memnunsunuzdur. Bu süreçte yanımda olan, yorumlarıyla ve mesajlarıyla kendilerini tanımamı sağlayan herkese teşekkür etmeden de geçmek istemiyorum. İyi ki hikayemi keşfettiniz ve yanımda oldunuz. Uslanmaz macerası bittikten sonra birlikte açacağımız yeni kapılar için heyecanlıyım. Daha değişik tarzlarla, daha farklı kurgularla da karşınıza çıkacağım; Direkt Mesaj ve Kaan'ın hikayesi gibi buna benzeyen tarzlarla da. Ama önce bu maceranın eksik parçalarını tamamlayalım. Keyifli okumalar canlar.

--


"Seni özledim."

Tuna'nın lafımı bölmesiyle anlattığım şeyi anında unutmuş, telefonun ucunda kala kalmıştım ama toparlanmam ve cevap vermem uzun sürmedi.

"Ben de özledim."

İş için Çetin ve ekibiyle birlikte dört gündür İzmir'deydi ve ne zaman döneceğini bilmiyordum. O da ya bilmiyordu ya da bana sürpriz yapmak için söylemiyordu. Sadece telefonla konuşmak ise bir süre sonra yetmemeye başlıyordu. Zamanında nasıl dayandığımı sorguluyordum şimdi.

"Keşke sen de gelseydin," diye sızlandı. "Ayrı kalmak istemiyorum artık."

Tek başına oturduğum masada sırıttım. "Kıymetimi anladın demek?"

"Bak şimdi," dedi. "Bilmiyor muydum sanki?"

Sanki görecekmiş gibi omuz silktim. "Belki daha çok anla istiyorum?"

"Bunun bir üstü delirmek artık." Sesindeki tutkuyu telefonun ucundan bile anlamamak imkansızdı.

"Delirmedik mi zaten?" diye sordum bu sefer.

Güldüğünü hissettim. "Delirdik."

Gülümsemem genişlerken bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Yağmur az önce durmuştu ve dışarısı berrak bir görüntüye sahipti. Yağmurdan sonraki havayı seviyordum.

"Aşkım kapatmam lazım," diyen Tuna, aramızdaki sessizliği bozdu. "Çocuklarla yemeğe gideceğiz."

"Afiyet olsun." Yemekten sonra eğlenmeye gideceklerinden adım gibi emin olsam da dilimin ucuna gelen tembihatları tuttum ve sadece "Çetin'e selam söyle," dedim.

"Söylerim," dedikten sonra, "Seni seviyorum," diye ekledi ve kapattı. Karşılık vermeye bile fırsat bulamamıştım.

"Acelesi neyse?" diye söylendikten sonra telefonu masanın üzerine bırakıp bir kahve daha söyledim. Uzun zamandır kendimle baş başa kalamamanın acısını çıkarıyordum şu an. Tuna gittiğinden beri ilk defa bir günüm yalnız geçiyordu çünkü.

USLANMAZ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin