Anne olmak.
Herkes anne olmayı farklı tanımlayabilirdi. Mesela benim anneme göre en yakın arkadaş demekti. Her zaman en yakın arkadaşım olmuştu. Kardeşim olmadığı için de diğer çocukların anneleriyle olan ilişkilerinden daha sıkı fıkı bir ilişkimiz olmuş olabilirdi. Ben en yakın arkadaşımı çok erken kaybetmiştim ama o benden gidene kadar da her şeyimi onunla paylaşmıştım. Bu tanımın hakkını her şeyiyle vermişti, melek annem.
Füsun anneye göre süper güçleri olan bir kahramandı. Eğer bir kadın anne olduysa, üstesinden gelemeyeceği şey yoktu. O, kendini çocuklarının hayatında her zaman önemli bir noktaya koyuyordu. Çocukları da bunu ona fazlasıyla hissettiriyordu.
Ama herkesin hemfikir olduğu bir gerçek vardı ki; anne olmak dünyanın en tuhaf ama bir o kadar da güzel hissiydi. Ömrü boyunca tüm sorumluluğu sana ait olan, canından bir parça geliyordu dünyaya. Bir can, bir nefes.
Bununla birlikte ilk hissettiğim şey heyecandı. Bu zamana kadar heyecanlanacak bir sürü olay yaşamama rağmen, anne olduğumda daha önce hissettiklerimin bunun yanında bir kırıntı kadar kaldığını fark etmiştim.
Heyecanımla birlikte korkuyu da hissediyordum. Onu koruyabilecek miydim? Yeteri kadar iyi bir anne olabilecek miyim? Beni sevecek mi? Bu ve bunun gibi birçok konuda endişeliydim. O kadar saf ve masumdu ki, hep böyle savunmasız kalmayacağını bilsem de ömrümün sonuna kadar onu korumaya çalışacağıma emindim.
Şimdi kucağımda mışıl mışıl uyuyordu. Eve geleli bir hafta olmuştu ve gecemle gündüzüm birbirine karışmıştı ama bundan şikayetçi değildim. Sanırım artık alışmıştım. İstediğim tek şey ona yetebilmekti. Tuna da bana çok yardımcı oluyordu.
Tuna demişken, gözlerini babasından almıştı. Saçları da kumraldı ama hep böyle mi kalırdı, emin değildik. Bana da neyse ki burnu benziyordu. Yani Tuna öyle söylüyordu ama gönlümü hoş tutmak için uyduruyor da olabilirdi. Oğlum tıpkı babası gibi yakışıklı olacak gibi görünüyordu.
Mırıldandığım ninninin sonunu getirdiğimde uyanmayacağına emin olarak sessiz adımlarla beşiğine götürüp usulca yatırdım ve üzerini güzelce örttüm. Yeniden uyanana kadar biraz vaktim vardı. Bu sırada annemin hazırladığı yemekten kendime güzel bir tabak hazırlayıp ayaklarımı uzatacaktım.
"Uyudu mu?"
Ben henüz beşiğin başından ayrılmamışken Tuna da yanıma gelmişti. Gözlerimi beşikte yatan oğlumuzdan ayırmadan cevapladım onu.
"Biraz zorladı ama sonunda uyudu."
O da gözlerini ondan ayırmadan gülümsedi. "Çok güzel, değil mi aşkım?"
"Öyle."
"Oğlum..." diye fısıldadı sanki çocuk duyacakmış gibi. Hafif de eğilmişti beşiğe doğru. "Rüzgar..."
"Hişt," dedim omzuna dokunurken. "Uyandıracaksın şimdi."
"Dur ya," dedi burnunun ucundan öperken. "Bir şey olmaz." Sonra da doğrulup, "Şimdi sıra annesinde," diyerek dudaklarımdan öptü hızlıca. Tabii ki bununla yetinmeyip tek kolunu belime sararak vücudumu kendisine yasladı. "Bu güzeller güzeli anneyi özledim," diye fısıldadı dudaklarıma doğru.
Güldüm. "Maalesef, biraz daha özleyeceksin o anneyi." Parmaklarımla göğsünde ritim tutarak onu iyice çıldırtıyordum.
Acı çeker gibi nefesini bıraktı. "Ne kadar daha?" Muzipçe gülerken omuz silktim. "Bekleyelim bakalım," dedi. "Ömrüm seni beklemekle geçti, koyar mı bana bu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
USLANMAZ | Yarı Texting
Ficção GeralBoşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, zaman zaman da acı anılarına şahitlik edeceğiniz bir hikaye. ... İklim Acar'ın planlı, programlı hayatında yaptığı tek çılgınlık okulunu bitir...