Üç ay sonra
Ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibiydim. O kadar çok özledim ayrılık yüreğimi, ve beynimi uyuşturuyor, karıncalaştırıyor tüm benliğim onu istiyordu . Ona olan özlemim o kadar çok ki onu bir türlü unutamıyorum bir saniye bile aklımdan çıkaramıyordum.
Sevdiğim adamı o gün terk ettikten sonra aradan bunca zaman geçmesine rağmen onu bir kere bile görmemiştim. O geceden sonra Dilara'a beni arayıp. Bana Rüzgar'ın türkiyeyi terk edeceğini söylemişti. Ancak ben onu kalmaya ikna edebileceğimi söylediğinde. Kalbim durdu nefes almayı unuttum ama ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadan telefonu kapatmıştım.
Seni seninle yaşamak varken sensiz yaşıyorum şimdi. Ayrıldığımız bilmem kaçıncı günü bilmiyorum.
Sensiz geçirdiğim günleri günden saymıyorum zira öylesine sebepsiz, nedensiz yaşanmış gibi, yaşamak zorunda kalmışız gibi. Sen yokken her şey manasız gibi. Her şey boş sanki.
Kuşlar seninleyken daha bir güzel cıvıldıyordu. Rüzgar daha yumuşak esiyordu sanki. Şimdi ne vakit çıksam sokağa rüzgarın sert esişi acıtır canımı. Canımı acıtan belki rüzgar değildir ne dersin . Seni senin yanında dahi özlerken şimdi ne denli özlüyorum bir bilsen. Sen yoksun artık ellerin yok, kokun yok, güldüğünde küçülen gözlerin yok artık. Yanında saatlerce saçmaladığım sen yoksun artık. Kollarının arasında ben kayboluyorumda sen yoksun artık. Seninle beraber ben yokum artık. Biz yokuz artık. Biz konusunda biz yokuz artık hatıralardan başka.Doğup büyüdüğüm semtin yürüdüğüm caddelerin bir köşesinden
sen gizlisin. Senden bir hatıra, senin bir gülümsemen bir ağıt, bir özlem, ve hasret.... Şimdi ne demeli bilmiyorum
ne diye hitap etmeliyim sana. Kavuşamadığım mı, yarım kalıp bitiremediğim mi, hazır lafa açılmışken bir şeyde itiraf etmek istiyorum sana. Ben seni çok seviyorum ben senin için ölürüm. Ne olursun gitme. Beni sensiz bırakma, beni yokluğunla sınama ölürüm yaşayamam sensiz ben.
Seni seven onca insan varken benim yüzümden kendi memleketini terk edip gitme.Gidemedim ona bunları söyleyemedim ben sadece çektirdiğim telefonumdaki fotoğrafının son karesine bakarak bunları dile döke bilmiştim. Kahrolsamda onun için ölüp kül olsada gidemedim.
Ben onu bu dünyada en çok sevdiğim varlıktı o ise bu şehri terk ettiği için
benden artık nefret ediyordu ama buna razıyım yeter ki ona ve kız kardeşine bir şey olmasın.O günden sonra aradan tam
İki ay geçmişti ve bu zaman boyunca kendimi eve hapsetmiştim. Dışarıya tek adım bile atamıyordum Rüzgar bu şehri terk etmişti bende artık bu şehre köstüm artık. Rüzgar yoksa bende yoktum. Abim benim bu halime dayanamayarak İki aydan sonra abimin çalıştığı şirkette patronunun asistanı doğum yaptığı için geçici olarak acilen bir asistana ihtiyacı olduğunu ve abimde beni önermişti. Çok itiraz etsemde abim ret etmiş beni patronuyla tanıştırmıştı.İlk görüşmeye gittiğim gün karşımda yaşlı göbekli birini göreceğimi düşünmüştüm ama değildi. Karşımda çok güzel bir bayan gördüğümde şaşırmıştım doğrusu. Abim büyük ihtimalle Ada kıskanmasın diye söylememişti.
Daha sonra tahmin ettiğim gibi çıkmıştı abim beni bir güzel uyarmıştı. Ona söz verdim eyer ufacık bir kuşku duysaydım abime karşı hiç tereddüt etmem Ada'ya anlatırdım ama gerçekten abimin gözü Ada'dan başka hiç kimseyi görmüyordu.
Kadın bana karşı o kadar iyi ve nazik davranıyordu ki. Kendi kafamdakileri okuyormuş gibiydi. Onun bana olan şefkatından kendimi işe ne kadar vermeye çalışsamda mümkün olmuyordu. İş konusunda başarılı olmamış olabilirdim ama hiç kimseye anlatamadığım sırımı onunla paylaştığımda göz yaşlarına dayanamayarak o da kendi hikayesini anlatmıştı. O da benim gibi çok sevmişti onun benden tek farkı onları ayıran kötü birileri değil ölüm olmuştu.