Ural'dan...
Alin'in yatağının başında yanımdaki Caner ve Doğu ile beraber yan yana dizilmiş Alin'i izliyorduk. Bunu neden yaptığımıza dair hiçbir fikrim olmasa da işime gelmişti doğrusu.
Alin aramızdaki fısıldaşmalar sonucu gözlerini açmış bize bakıyordu. "Siz ne yapıyorsunuz?"
Herkes birbirine bakıp omuz silktiğinde Alin gülerek yatağından doğrulmuştu. Biz niye bugün üçüz gibi aynı şeyleri yapıp duruyorduk? Kendi kendime düşünürken Alin'in gülüşü yerini acı dolu bir ifadeye bıraktığında anında yanına oturdum.
"İyi misin Mavi Şeytan?"
"Üzerine yatmışım acıdı sadece."
Parmağını avucuma aldığımda kanamamış olduğunun verdiği rahatlıkla yataktan kalktım. "Sen hazırlan o zaman biz aşağıdayız."
Beraberimdekilerle salona indiğimde beş dakika olmamıştı ki Alin omuz çantası ilr soluğu yanımızda aldı. "Ben hazırım."
Üzerindeki Bugs Bunny'li pijama takımıyla yine kendinden beklenen performansı sunmuştu. Şu halinden anlaşıldığı üzere birileri yol boyu uyumayı planlıyordu belli ki.
Birşey demeye kıyamıyordum ki. Belki kırılır korkusuyla ağzımı açamıyordum ona karşı. Beni delirecek raddeye getiren 'defolu' elbiselerine bile ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Biliyordum ki ona bir şey söylesem veya kaba şekilde giymemesi için zorlasam içindeki o masum kız çocuğu kırılacaktı. Onun kırılmasındansa sinirden delirmeyi yeğlerdim.
Beraber bahçeye çıktığımızda ben arabayı sürmek için on tarafa yöneldiğimde Caner omuzumdan tutarak durmamı sağladı. "Arabayı ben kullanırım. Sen Alin'in yanında dur."
Onu kantinde Alin'le kahve içtiğinde gördüğümde içimde ona karşı oluşan nefret dalgaları Alin'in hislerine destek olduğunu öğrendiğim saniye dinmişti.
"Eyvallah kardeşim."
Arabanın camından beklenti dolu gözlerle beni izleyen Alin'e göz kırptım. Daha sonra anahtarı Caner'e bırakıp yanına oturdum. "Ben geldim."
"Huzurlu bir uyku geldi." Diyen Alin saniyesinde başını omuzuma yaslanmıştı. Yüzümde oluşan gülümseme onun eseriydi. Tıpkı onu her gördüğünde kendini kaybederek deli gibi çarpan kalbim gibi.
Nasıl da güzel uyuyordu? Gördüğüm her saniye daha da çok seviyordum. Gülüşünü, kalbini, deli hallerini... Her şeyini ayrı seviyordum.
Tıpkı Can Yücel'in de dediği gibi;
"Ben seni ölene dek seveceğim boş laf. Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim."...
Arabanın içinde buram buram erkek kokan sohbetler dönüyordu. Futbol'du futbolculardı derken baya koyu bir sohbet vardı ki Ural benim uyandığımı bile fark edememişti. Futbol hakkında bildiğim tek şey futbolcuların ne kadar karizma olduklarıydı.
"Bir arabanın içini halı saha yapıp oynamadığınız kaldı bırakın şu futbol muhabbetini."
Arabadaki herkes bana dönerken elimle ağzıma fermuar yapıp kapadım. Bunu ne zaman yaparsam yapayım işe yaramıyordu ama formalite icabıydı işte.
"Uyandın mı güzelim?"
O nasıl soruydu aq? Uyanmasam nasıl konuşup gözlerinin içine bakacaktım Allah aşkına? Bizim Doğu'yla takıla takıla doktor adamın aklı başından gitmişti.
Ural'a cevap vermemeyi tercih ederek koltuğun arasından Doğu ve Caner'in yanına eğildim. "Patlatın bakalım bir şarkı gençler."
Ural kısa kolumdan tutup beni geriye çekip kolunu omuzuma attı. "Güzelim bir yerin incinecek yapma şöyle şeyler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENOMEN DOKTOR( FS1)
Romance(Fenomen Serisi 1. Kitap) "Şikayetiniz?" "Annem." Doktor civanım sandalyeden kalkıp yanıma doğru ilerledi. "Annenizi görmeden muayene edemem." Ural Dinçer'in ilk karşılaşması bu olmuştu Alin'le ama son olmayacaktı. İlk aşk, ilk heyecan...