FD'38

1.1K 78 0
                                    

"Alin o mağazaya giremezsin."

Çantamın askısından tutulup geriye doğru çekilmemle çığlık atıp olduğum yerde tepindim. O mağazaya giremezsin Alin. Bu mağaza olmaz Alin. Acaba hiçbir mağazaya giremeden nasıl alışveriş yapacaktım? Çok merak ediyordum doğrusu.

"Sabahtan beri hiçbir mağazaya giremedim zaten."

Sabırla derin bir nefes aldım. Sakin olacaktım. Delirmeyecektim. Her ne kadar zor olsa da başaracaktım.

"Buradaki mağazalar defolu ürünler üretiyorsa, ben ne yapayım güzelim?"

Elimle yüzümü sıvazladım. "Vitrinlerinde açık elbiselerin olması içeride tüm giysilerin öyle olduğu anlamına gelmiyor. Sadece dikkati üzerlerine çekmek için onları koyuyorlar."

Bunu anlamamasına hayret ediyordum. Resmen sabahtan beri vitrindeki elbiseler açık diye her mağazadan uzak tutmuştu beni. Bu adam ne ara bu denli kıskanç olmuştu? Aklımda dönüp dolaşıp yine de cevapsız kalan sorumdu bu.

"Ha öyle mi? Ne bileyim güzelim ben hep reklam işleri için internetten alıyorum."

Ural'ın yüzündeki baris şaşkınlık beni gülümsetmişti. O da olur paşaaam. Zamanla alıştırırım seni buralara da. Özellikle de Gratis'e. Evet evet Gratis. Şuan gözümden kalpler fışkırdığına yemin edebilirdim. Ahh bir dakika şu köşeden bana göz kırpan Watsons muydu? Allah'ım defodan kaçarken ayağım kaydı da cennete mi düştüm ben.

"Sarımm, bebeğimmm."

Ural'a sırnaşmaya başladığımda kaşları haretle havalanmıştı. "Alin? İyisin değil mi sen?"

Aşk olsun.

Koynumda puşt beslemişim.

"Birtanemm. Benim canım ne çekti biliyor musun?"

"Ne çekti güzelim? Gidip yiyelim."

Yersin sen yersin.

"Yarım porsiyon Gratis yanında da Watsons."

Ural az önceki kedi gibi sırnaşmamın nedenini anlamış olacak ki kahkaha atmaya başlamıştı. Kendimi bir öğretmen edasıyla 'komik birşey varsa söyle de hep beraber gülelim' dememek için zor tutuyordum.

"Güzelim ben seni dışarıda beklesem?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Olmaz yaa ben sensiz gitmem."

Ural'ı elinden tutup sürükleye sürükleye Gratis'ten içeriye soktum. Kendi istemese bunu yapamayacağımı bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Karşımda bana göz kırpan güzelliklerin büyüsünü kapılıp Ural'ı girişte bıraktım. Ve kendimi büyük bir aşkla beni kucaklayan standların arasına attım.

"Alin ne yapıyorsun? Orada üzerimdeki bakışları fark etmedin herhalde? Ya kapsalardı beni?"

Aman sen indirimde olup da sınırlı sayıda kalmış ruj musun? Kim neden kapsın seni? Bunun içten içe bir yalan olduğunu tabiki de biliyordum. Çaktırmayın.

"Mavim, bu ne?"

Ural'a baktığımda orta parmağını bana doğru uzatmıştı. Parmağına sürdüğü allığa attığı anormal ötesi bakışlar tüm bu tatlılığının cabasıydı. Tabi o orta parmak olmasa daha tatlı olurdu da.

"Allık o Kıvırcık."

Daha önce makyaj yapan Ural'ın allığı tanımamasına mı yanayım yoksa orta parmağındaki allıkla resmen bana el hareketi çeken Ural'a mı?

"Allık mı? Niye kırmızı değil? Hani adı Allık ya."

Kendimi efsanevi Flash TV oyunculuğum ile yerden yere vurmamak için zor tutuyordum.

FENOMEN DOKTOR( FS1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin