"Anca seni böyle güzel elbiselerin içinde, makyajlı, kendine özenmiş görünce bir kızım olduğuna inanasım geliyor."
Anneme göz devirip arabaya bindim. Yerin yedi kat dibinden hepinize merhaba arkadaşlar. Bugün sizlerle annemin tatlı ısrarları(!) neticesinde gitmeye mecbur bırakıldığım daveti inceleyeceğiz. Neymiş büyük bir şirketle yaptığı anlaşmayı kutlamak içinmiş. Neymiş kızı olarak orada olmak zorundaymışım. Evimde sıcacık yatağım, abur cuburlarım ve dizilerim dururken davet de neymiş.
"Çok güzel olmuşsun fıstığım." Arabanın aynasından bana bakan Doğu'ma öpücük attım.
"Oğlum sen güzel görmemişsin."
Meloş'u takmama kararı alarak telefonuma gömüldüm. Bir ölçek magazin bir ölçek gıybet bir tutam saçmalıklar derken yolu bitirmiş ultra görkemli mekana giriş yapmıştık. Burası şimdi kırmızı halıdan hallice olurdu kesin. Allah'tan aklımdaki basit bir elbise giyme düşüncesini zorla da olsa atmayı başarmıştım.
Arabadan indiğimizde direk Doğu'mun koluna girdim. Annem önümüzden çete lideri gibi ilerlerken bizde arkada sohbet muhabbet ediyorduk. Ayy valla özlemiştim Doğu'mu.
"Bu ne güzellik çiçeğim, güneş olup üzerine doğasım geldi." Caner ıslıklar eşliğinde bana iltifat ederken çevreden birkaç kişi tebessüm ederek bize döndü.
"Bütün erkekleri kıskandıracaksın Cigerparem. "
"Beni de mi?" Bu Ural'ın sesiydi. Yavaşça arkamı döndüğümde adeta gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. Oha. Ural takım elbisesiyle resmen kusursuzluğun tanımı gibi duruyordu. Bu kadar yakışıklı olmak fazlaydı, çok fazla.
"Sen hariç Sarı biberim."
Caner küstüğünü söylerek kollarını önünde birleştirmişti. Fakat bir sorun vardı, çok büyük bir sorun. Ben bakışlarımı Ural'dan alamıyordum. İlah mısın silah mı be? Böyle ateş edeceğini bilseydim çelik yelek giyerdim. Ne saçmalıyorum ben.
"Seni kimselere göstermemek herkesten saklamak isteyeceğim kadar güzelsin."
Ural alnıma hafif bir öpücük kondururken bende kısa süreliğine gözlerimi kapadım. Sakin ol kalbim. Daha yaşayacağın çok duygu var.
Salona kısık seste çalan yabancı ve oldukça sakin bir müzik hakimdi. İnsanın ruhunu dinlendiriyordu ama şaha kalkmış kalbimi dindiremiyordu.
"Alinn kuzum çok güzelsin." Hira adeta sesinden fışkıran samimiyetle bana sımsıkı sarılmıştı. O da mı buradaydı? Anlaşılan annem bütün arkadaşlarımı davet etmiş gibi duruyordu.
"Hangi masaldan kaçtın prenses?" Berkan'a da sımsıkı sarılıverdim. Lisede peşimi bırakmasa da her daim deli dolu oluşunu sevdiğim bir arkadaşımdı. Bu yüzdendir ya ona farklı gözle bakmayı aklımdan bile geçirmemiştim.
"Bilmem ki?"
"Daha tam anlamıyla bir masal yazmadık henüz kaçamaz." Ural'ın şakayla karışık sesine masadaki herkes gülüyordu. Bende işin erime boyutuna geçmiştim. Bu adam her şeyiyle kendine hayran bırakmak zorunda mıydı?
Caner'in Doğu'ya aşk meşk işlerinden laf atmasıyla masada büyük bir Caner vs. Doğu tartışması çıkmıştı. Her zamanki halleri olduğu için benim garibime kaçmıyordu tabi de. Hira ve Berkan hayretler içinde onları izliyordu. Doğu söylediği her cümlede Caner'in ensesine vuruyordu. Caner buna yalancı bir alınganlıkla ağlamış gibi yapıp birkaç saniye geçmeden yine laf sokmaya devam ediyordu. Böyle bir döngüye girmişlerdi kendi aralarında. Bana da izlemek düşüyordu.
Caner ve Doğu'nun arası liseden beri aynıydı. Onlar anlaşamayarak anlaşmayı tercih ediyorlardı. Akla gelebilecek her konuda zıttılar. Bu yüzdendir ya Doğu ne zaman Caner'in dediği birşeye katılacak olsa bunu söylemeyi sevmediğini belirtiyordu.
Ural'dan...
"Merhaba." Dedim içten bir gülümseme ile. Alin her şeyden habersiz elini ağzına kapatmış hayretler içinde bana bakıyordu. Fon müziği arka planda çalmaya başladığında sahnede biraz daha öne çıkıp mavime odaklandım.
"Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Kuşlara bakıyorum.
O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
Ve aşkım, seni her özlediğimde,
Adında isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yaşamak istiyorum,
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece."Gözlerinin mavilerinde kaybolurken hislerimle yeniden yazmıştım şiiri. Bu sefer bir kağıda bir kitaba değil sevdiğim kadının kalbine.
"Benim de her özlediğimde gökyüzüne baktığım bir sevdiğim var. Benim de yaşamak istediğim biri var." Dedim sahneden yavaşça inip Alin'in yanına ilerlerken. Her adımda yüzündeki gülüş daha da kusursuzlaşıyordu. Her adımımda daha çok seviyordum onu.
"Sana sevgili olduğumuz gün ne dediğimi hatırlıyor musun?" Birkaç adım daha öne gelip elimdeki mikrofonu masaya bıraktım. Alin'in gözleri dolmuş olumlu anlamda başını sallamıştı. Aramızda bir adımlık bir mesafe bırakıp önünde diz çöktüm. Cebimden çıkardığım kadife kutuyu çıkarıp kapağını açarak ona doğru uzattım.
"Senin mavilerin gökyüzümüz, benim mavilerim deniz olsun mu? Her sabah güneş sol tarafımdan doğsun mu? Buram buram sen kokan bir cennette beraber yaşlanalım mı? Biz daha çok, yeniden ve sonsuza kadar biz olalım mı? Bana hayatının geri kalanını armağan eder misin? Benimle evlenir misin?"
Alin'in titreyen elini tutup küçük bir öpücük bıraktım. Kutudan çıkardığım yüzüğü parmağına takıp ayağa kalktım. Sadece başını olumlu anlamda sallıyordu. Tek kelime etmemişti. Kalbim cevabını biliyordu, kalbi vereceği cevabı.
"Asıl sen kokarsa orası cennet olur." Dedi titrek bir sesle. "Hayatımın geri kalanı senin, hayatının geri kalanı benim."
Kollarımı sımsıkı Alin'e dolayıp başımı boynuna gömdüm. Cennet kokuyordu sevgilim.
Alin'den...
Ural yavaşça benden ayrılıp eliyle elimi kavradı. Muhtaçtım sıcaklığına. Beraber yerimize geçerken üzerimizdeki zoom yapılmış bakışlar da kendi hayatlarına dönmüştü.
Ural'la el ele salonun kapısından balkona çıktığımızda elimi bırakıp karşıma geçti. Bu Ural'ın beden dilinde ciddi bir konuşma yapacağım demekti.
"Güzelim sana bir şey söyleceğim. Ama üzülmek yok söz mü?" Dedi eliyle yanağımı okşarken. Başımı olumlu anlamda salladım. Bu akşam konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim.
"Canım. Benim ablamın yanına gitmem lazım. Birkaç gün de değil. Nereden baksan bir ay falan sürer."
"1 ay çok fazla ama."
Ural'sız bir ay. Onsuz geçen 4 günde içine düştüğüm durumu düşününce pek bir iç açıcı gelmiyordu. Ama peşine gidemezdim. Bir ay boyunca tüm işleri Doğu'ya yıkıp gidemezdim. Derdi zaten başından aşkın olan Duru Ablaya misafir olup da bu yükü veremezdim. E tabi birde Harun Amca faktörü vardı. Yani her bakımdan imkansızdı.
"Çok çabuk geçecek ama. Her an konuşacağız. Yokluğumu hissetmeyeceksin bile."
Omuzlarımı silktim. Hissederdim biliyordum. Her şeyi başlatan o kokusu yokken yokluğunu en derinimde hissederdim.
"Peki."
Ural bana sımsıkı sarıldığında gecenin başından bu yana akmaya direnen gözyaşlarım yanaklarımdan özgürlüklerine adım adım ilerlemeye başlamıştı.
"Güzelim. Merak ederler bizi içeriye geçelim. Hem ağlamak yok." Dedi elleriyle gözyaşlarımı silerken. Başımı olumlu anlamda sakladığımda el ele içeriye doğru ilerledik.
•••
Ural'ın okuduğu şiir;
- Behçet Necatigil/ Seni Yaşamak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENOMEN DOKTOR( FS1)
Romance(Fenomen Serisi 1. Kitap) "Şikayetiniz?" "Annem." Doktor civanım sandalyeden kalkıp yanıma doğru ilerledi. "Annenizi görmeden muayene edemem." Ural Dinçer'in ilk karşılaşması bu olmuştu Alin'le ama son olmayacaktı. İlk aşk, ilk heyecan...