FD'43

1K 67 8
                                    

Belimin üzerinde hissettiğim ağırlıkla hızla gözlerimi açtım. Eyvah! İşte şimdi hapı yutmuştum. Artık hiçbir dua hiçbir hayır beni kurtaramazdı. Resmen cehennemden kombine almış sayılıyordum. Üstelik belimdeki ağırlığın aynısı bacaklarımda da vardı. İşte şimdi cehennemi garantilemiştim anlaşılan.

Korkuyla yerimde sıçrayıp yanımdaki bedene baktığım sırada gördüğüm yüzle rahat bir nefes aldım. Yanımda ölüden farksız yatan beden Hira'dan başkasına ait değildi. Allah'tan da değildi. Bu korku bana bir ömür daha yeterdi. En azından evlenene kadar yani. Biraz daha kim olduğuna bakmayı akıl edemesem kendime kalp krizi teşhisi koyacaktım valla. Gelinlik giyemeden kefen giyecektim ya az daha.

Hira'yı uyandırmamaya özen göstererek yataktam kalktım. Annem bugün işte olduğu için kahvaltı hazırlama işi bana düşüyordu. Aman ne güzel (?) Misafirlerini aç bırakan ev sahibi olmak istemezdim öyle değil mi? Hem bir kahvaltı alt tarafı ne kadar zor olabilirdi ki?

Merdivenleri atlaya zıplaya inip mutfağa ilerledim. İçeriden sesler geliyordu. Ayy Allah'ım inşallah eve giren hırsız hayrına bana kahvaltı hazırlama kararı almıştır. Amin. Sonuçta o kadar şey çalıyor yani bir kahvaltıyı bana çok görmesin.

Mutfağa girdiğim sırada açtığı kısık ses müzikle dans ederek kahvaltı hazırlayan Ural'ı görmemle güçlü bir kahkaha attım. Bu kahvaltı hazırlarken dans etme olayı filmlerde falan olmuyor muydu? Üstelik bunu yapan taraf hep kızlar oluyordu. Anlaşılan bizimki kendini çok kaptırmıştı.

Bir klişeye daha imza atmamak adına onu izlemekten vazgeçip masadaki sudan biraz elime aldım. Tişörtünden açık kalan ensesine ıslak elimle vurup kahkaha atmaya devam ettim. Ne değişik insandım yahu. İyi dayanıyordu bu hallerime Ural.

"Mavi şeytan ne yapıyorsun sen?"

"Bir çeşit günaydın olarak kabul et bebek."

Ural gülerek işine dönmeden önce elindeki önlüğü de üzerime atmıştı. Sanırım bu havalı Türk erkekleri sözlüğünde 'bana yardım edeceksin' demek falandı. Düzeltiyorum. Erkekleri değil erkeği. Çünküsü oradaki çoğul eki beni alakadar etmiyordu.

Üzerime önlüğü giydikten sonra adeta bir şef edasıyla Ural'ın dediklerini yapmaya koyuldum. Benim için uzun Ural için kısa bir sürede masayı hazırlamıştık. Bu esnada Hira çoktan uyanıp soluğu yanımızda alırken Ural da Berkan'ı uyandırmak için yukarıya çıkmıştı. Berkan'ı uyandırma işine Hira'yı yollamama odunluğuna kahkahalar içinde gülerken masaya geldikleri için susmak zorunda kalmıştım.

Kahkahaların eşlik ettiği kahvaltımız bittiğinde hep beraber masayı toplamış ve salona geçmiştik. Herkes elinde koca bir kupa kahveyle otururken salona sessizlik hakimdi.

"Film izleyelim mi?" Dedi Berkan sessizliği bozarken. Güzel fikirdi. Açıkçası bugün içinde evden çıkmamak olan her fikir benim için güzeldi. Yarın için enerji toplamam lazımdı. O kadar göbeği yorgunken atamazdım ya.

"Ben seçeyim mi?" Diye neşeyle şakıyan Hira'nın sesini duymamla başımla onay verdim.

Hira uzunca bir düşünme evresinin ardından five feet apart filmini açtığında yüzüme kocaman bir gülümseyiş  yerleşti. Filmi ikinci izleyişim olacaktı. Ve dürüst olmak gerekirse bu filme resmen aşıktım.
Stella'nın her şeye rağmen sönmeyen o güneş gibi parlak gülüşü ve enerjisi. Beni filme bağlayan en önemli etkendi. Her şeye rağmen aşıklardı. Filmin her sahnesine ayrı düşüyordum.

Filmin ilerleyen dakikalarında Poe öldüğü sahnede gözyaşlarımı tutamamıştım. Dünya üzerinde bir sahneye ikinci kez ağlayacak kapasitesi olan tek insan umarım ben değilimdir. Ama ne yapayım ya? Hayallerine ulaşamadan ölmüştü Poe.

FENOMEN DOKTOR( FS1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin