Medyada Alin'in söz elbisesi var 👆🏻
(Çanta dahil değil)•••
Ural'dan...
Mutluydum. Anlatmaya çalışsam kelimelere sığdıramayacak kadar mutluydum. Ama en güneşli havanın bile ardında saklı yağmur bulutları olurdu ya. Benim de içimde bir yerlerde saklı bir hüzün vardı.
Hayalimdi. Kalbimin kapılarını yalnızca sevdiğim kadına açıp, orada sadece onunla yaşamak çocukluğumdan bu yana en büyük hayalimdi. Ve ben bugün hayalime ulaşan yolda ilk adımını atıyordum.
"Ural, Ablacım çalacak mısın kapıyı?" Diyen ablamın sesiyle derin bir nefes aldım. Elim zilin üzerindeyken dalıp gitmek pek de normal karşılanmasa gerek.
"Tamam tamam bastım abla."
Açılan kapıda Alin'i görmeyi umarken karşımda dikilen Caner pek bir sürpriz olmuştu. "Hoşgeldin enişte. Ne oldu yaa yoksa beni beğenmedin mi?"
"Aaa...Şeyyy Hoşgeldiniz." Mutfaktan koşarak gelip Caner'i kenara iten Alin'le keyfim yerine gelmişti. Üzerindeki bordo elbisesiyle adeta bir masaldan kaçıp gelmiş gibiydi. İyi ki de gelmişti hayatıma, kalbime, hayallerime.
"Hoşbulduk." Dedim elimdeki çiçek ve çikolatayı ona uzatıp evdekilere de selam verdikten sonra Amcamın peşinden salona girdim. Şüphesiz bu sözün olmasında en önemli pay onundu. Dinine oldukça düşkün bir adam olarak evlilik yaşımızın geldiğini ve sevgili olarak ortalarda dolanmamızın dine aykırı olduğunu söylemişti. Onun tavsiyeleri neticesinde bugün buradaydık. Kalplerimizi bağlayan o görünmez bağ bugün iki yüzük olup bedenlerimizi de bağlayacaktı birbirine.
Amcamın Doğu ve Caner'le sohbet ettiği dakikalarda benim tek eylemim terleyen avuçlarımı üzerime silmemdi. Salonda ben ve Alin hariç herkes sohbet ediyordu. Ablam Alin'in teyzeleri ve annesi ile muhabbet kurmuştu. Ceren de Alin'in yanında Hira'yla konuşuyordu. Alin de arada birkaç cümle kursa da genele bakıldığında Amcama görünmeden bana kaçamak bakışlar atıyordu.
"Kızım enişten gelmiştir önce kapıya bakın sonra da yavaştan kahveleri yaparsınız."
Alin, beraberinde Hira ve Ceren'le birlikte salondan çıktığında otuzlu yaşlarında genç bir adam salona girdi. Herkese selam verdikten sonra o da Banu ablanın yanına oturdu. Tahminimce onun eşi olmalıydı ki kendi aralarında birşeyler konuşuyorlardı.
Alin elinde kahve tepsisiyle salona geldiğinde ben hariç herkese kahvesini ve ardından da çikolatasını dağıtmıştı. Daha sonra elinde özel bir tepsiyle yanıma gelip gülümseyerek kahvemi yanında çikolatası ve bir not kağıdı ile bana bıraktı. Kahveyi içmeden not kağıdını açtım. Herkesin gözü üzerimdeydi.
'O kahveyi tamamen içersen nişan gününden sonra senin kızacağın hiçbir şeyi giymem.'
Bakışlarımı anında Alin'e doğrultup önümdeki kahveyi tek yudumda içtim. Alin 'oha' dercesine bana bakıyordu. Haklıydı da. Kahvenin öyle bir tadı vardı ki. Ağzıma bulaşık deterjanı tadı geldi desem yalan olmazdı. Eminim Alin'in mutfakta bulduğu her şey şuan midemdeydi.
"Sebebi ziyaretimiz malum. Bizim oğlanla sizin kız birbirini görmüş beğenmiş. Bizlere de sadece birbirini seven iki kalbi dualarla birbirine bağlamak düşer. Allah'ın emri peygamberin kavliyle Alin kızımızı Ural oğluma istiyorum."
"Bir yerde aşk varsa onun önünde durmak yakışık almaz. Haklarında hayırlısı olsun. Annesinin de rızasıyla verdim gitti."
Salondaki herkesle beraber ayağa kalkıp yan yana geldik. Gecenin başından bu yana ilk defa Alin'le yan yana gelebilmiştim. Doğu tepside duran yüzükleri taktığında Amcam kısa bur dua edip kurdeleyi kesmişti. Sırayla salondakilerin tebriklerini aldıktan sonra yerimize geçmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENOMEN DOKTOR( FS1)
Romance(Fenomen Serisi 1. Kitap) "Şikayetiniz?" "Annem." Doktor civanım sandalyeden kalkıp yanıma doğru ilerledi. "Annenizi görmeden muayene edemem." Ural Dinçer'in ilk karşılaşması bu olmuştu Alin'le ama son olmayacaktı. İlk aşk, ilk heyecan...