Selamlarr :)
Uzun süredir bölüm yayımlamıyordum. Sizleri daha fazla kızdırmamak adına bir bölüm yayımlayıp geç de olsa gönlünüzü almayı deneyeyim dedim. İnşallah da başarılı olurum. Hadi bakalım.Bu arada sizlere her zamanki gibi kucak dolusu sevgiler. Hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum.
Son bir şey. Herkesin yorumlarına yanıt vermeye çalışıyorum fakat arada bildirimler arasında görmediklerim oluyor lütfen kusura bakmayın. Bazen de sonradan görüp aylar sonra yanıt vermiş oluyorum. Kasıtlı bir şey değil ama yine de böyle bir şeyle karşılaşan herkesden özür dilerim.
Hepinize mucuklar 😽
•••
"Hayatım bu parfe çok soğuk, dişime vurdu. Daha sıcağı yok mu bunun?" Diye söylenen Ural'a ne anlama geldiğine emin olmadığım bir bakış attım.
"Ural, parfe zaten soğuk yenen bir tatlı. Buna ben ne yapabilirim? "
Ters bakışlarımı Ural'a armağan etmekle meşgulken ayağımda hissettiğim baskı ile kısık sesli bir çığlık attım. Terlik, terlik değil mübarek pres makinesi. Resmen ayağım çizgi film karakterleri misali kağıt inceliğine ulaşmış ve parkelere yapışmıştı.
"Ne yükseliyorsun öyle? Git yemesine yardım etsene!" Diyerekten az önceki presleme işlemini taçlandıran Anneme hayretler içinde bir bakış attım. Şimdi fark ettim de benim hayatımın %99'u bakış atmakla geçiyormuş be.
"Niye ben yedirince dişine vurmamış mı olacak?"
Aynı terlik hedefinden birkaç santimetre dahi şaşmadan kolumla buluşurken tableti koltuğa koyup ayağa kalktım. Her ne kadar içimden cool bir edayla salonu terk etmek geçse de buna kalkıştığım anda yiyeceğim terlik darbesini düşünerek Ural'ın yanına oturdum.
Parfe'den kestiğim koca bir lokmayı Ural'ın ağzına tıkmamla Ural acıyla inlemiş bunun üzerine Annem de sert bakışlarını üzerime zoomlamıştı. Bu nasıl hainliktir yiğidim?
Bir hafta önce Ural'ın, düşüşündeki payımı özellikle saklamasına rağmen Doğu, çenesini tutma zahmetine girmeyerek Anneme her şeyi anlatmıştı. Bunun üzerine Annem tembel olduğuma ve evlenmeme rağmen düzelmemiş olmam üzerine uzunca bir nasihatlar ordusu oluşturduktan sonra beni sabah 8 akşam 5 çin işkencesine tâbi tutmaya başlamıştı.
Anlayacağınız totomun üzerine 5 saniye oturayım desem Annemin zihninde savaş sirenleri çalıyor ve anında beni ayağa dikiyordu.
Parfe'den az öncekine kıyasla fazlasıyla küçük bir lokma kesip birkaç nefesle ısıtarak Ural'a yedirdim. Bundan da şikayet ederse artık Parfe'yi suratına yapışmış bir şekilde yemeye çalışırdı. Yapacak bir şey yok.
"Annee."
"Efendim oğlum."
"Canım kumpir çekti."
'Sanarsın hamile de kumpir aşeriyor' dedim içimden sadece kendim duyabileceğim bir sesle. Artık bunu da bana yıkarlarsa patates yerine Ural'ın kafasını haşlardım herhalde.
"Tamam oğlum. Ben yaparım şimdi. Alin tutturamaz onu."
Neymiş?
Demek ki beceriksiz olmak da bir işe yarıyormuş.
Annemin oturma odasından çıkmasıyla tabağı Ural'ın eline tutuşturdum. Şimdi buradan kalkıp gitmesi de vardı da. Evimizin açık kat planı buna pek müsaade etmiyordu. Keza ben Annemin Amerikan mutfağın ortasından terliği beni tam on ikiden vuracak şekilde ayarlayacağına fazlasıyla emindim.
![](https://img.wattpad.com/cover/219885791-288-k77928.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FENOMEN DOKTOR( FS1)
Romance(Fenomen Serisi 1. Kitap) "Şikayetiniz?" "Annem." Doktor civanım sandalyeden kalkıp yanıma doğru ilerledi. "Annenizi görmeden muayene edemem." Ural Dinçer'in ilk karşılaşması bu olmuştu Alin'le ama son olmayacaktı. İlk aşk, ilk heyecan...