Merhabalar, yeni bir yolculuğa çıkmak istedim. Okumak ve benimle olmak isteyenlere şimdiden bolca teşekkürler.
''Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.''
-MevlanaSabah, baharın gelişini müjdelercesine canlılıklarını ve yeşilliklerini cömertçe sergileyen minik yapraklar, akşama doğru şiddetle yağmaya başlayan yağmur karşısında şimdi tir tir titreyerek dallarına, hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Hayatta kalmak, savaşmak! Canlı olmanın nihai hedefinin hayatta kalmak ve neslini devam ettirmek olduğunu savunan evrim teorisini, desteklercesine davranıyordu yapraklar da... Ancak ya evrim teorisi yanılıyordu ya da babam canlıların nihai hedefi olan hayatta kalma dürtüsüne sahip olamamış ve bundan tam tamına 2 yıl önce kendi yaşamına son vermişti. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahipti ve annemin boşanmak istemesiyle bağımlı olduğu annemden, ölümle kopabildi. Peki ben? Babam bana hiçbir zaman bağımlı olmadı, evet sevdi, çok sevdi ama hayatta taptığı tek varlık annem oldu. Neydi bunun adı, aşk mı? Bilmiyordum, babam anneme aşık mıydı yoksa bağımlı mıydı, bilmiyordum... Yoksa aşk, bir tür bağımlılık mıydı?
Derin bir nefes çektim içime. Babamdan bana kalan evin pencere pervazına yaslanmayı keserek şömineye ilerledim ve geçmeye yüz tutmuş ateşe bir odun daha attım. Ruhumu ısıtamadım ama bedenimi ısıttım. Babamın evi ve ben, babamı böylelikle anmış olduk. O anda çalan kapıyla anma merasimimiz resmen sonlandı. Ruhun şad olsun, baba!
Üç kez kilitlediğim kapıyı açarken dışarıdan Rüya'nın mırıltılarını duyabiliyordum. Gülümseyerek kapıyı araladığımda, Rüya söylene söylene hızla kendisini içeri atarken, Burak da elindeki şemsiyeyi kapatarak yanağıma hızlı bir öpücük kondurdu.
''Şu kapıyı 30 kez kilitlemesen mi acaba?'' diye söylenen Rüya'ya gülümsedim.
''Hoş geldiniz.'' dedim minnettar bir tınıyla.
Babamın ölüm yıldönümünde beni yalnız bırakmak istemedikleri için bu yağmura rağmen yanımda bitmişlerdi.
''Tabii ki de geleceğiz kızım, manyak mısın?'' dedi Burak, kolunu omzuma dolayı beni kendisine çekerken. Rüya da Burak'ın diğer kolunun altına girdiğinde üçümüz komik bir vaziyette salona yürümeye başladık.
''Hadi, önümüze gelene bin tekme diye bağıralım!'' diyip neşeyle kıkırdadı Rüya.
''İlkokul yıllarımıza ışınlanabilseydik harika olurdu.'' Burak'ın serzenişine omuz silkti Rüya ve kendini tekli koltuklardan birine attı.
''Aman, sen anca odun kal. İlkokulda bile daha çekilebilir bir şeydin sen Burak! 26 yaşına geldin insan biraz kibarlaşır, ama sen gittikçe koca bir ağaca dönüşüyorsun!''
''Sen önce flört ettiğin hanzolara bak Rüya hanım! Foto at diye, darlıyorlardır kesin. Doğru söyle nude attın mı hiç?'' diyen Burak, laf sokmanın kendisine verdiği çarpık gülümsemeyle arkasına yaslandı ve hala kolu omzuma sarılı olduğundan ben de onunla beraber geriye kaymış oldum.
''Senin gibi, kız düşüreceğim diye bar köşelerinde pineklemiyorum en azından Burak efendi! Ayrıca nude falan da atmadım, ne münasebet!''dedi Rüya kumral saçlarını omzunun arkasına atarken ve gözlerini irileştirerek ekledi. ''Pis ayyaş!''
7 yaşımdan bu yana üstlendiğim arabuluculuk görevimi devreye sokmam gerekiyordu, zira çemkirmeleri son bulacak gibi değildi.
''Hey, neyin kavgası bu? Bir sakin olun, çok gerginsiniz! Sizin için harika bir kek yaptım, ancak tartışmaya devam ederseniz asla tadına bakamazsınız.'' dedim oyunbaz bir sesle. Bunu dememle ikisi de kahkaha atarak birleştirdikleri işaret ve baş parmaklarını birbirlerine uzatarak küslük düğümlerini çözdüler. İkisi de asla büyümeyen iki koca bebekti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece
RomanceGörevini aşk ile perdeleyen bir adam ve o aşka yalnızca yüreğiyle kanat çırpan bir kadın. *** "Gözlerin dünyanın en güzel, en ihtişamlı masalını anlatıyor ve ben o masalda bana yer olmamasından deli gibi korkuyorum...'' dedi sarhoşluğuna rağmen keli...