Herkese merhaba, güzel desteğinizi gördükçe çok mutlu oluyorum. Yaptığınız yorumlar özellikle beni fazlaca mutlu ediyor ve yorumlarınızı okudukça kendimi hikayeyi yazarken buluyorum 🙈
Şimdiden minik bir aile olduk, sizleri çok sevdim ❤️ Umarım daha da büyürüz 🙏🏻Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz, sevinirim. 🤩
Keyifli okumalar... 🌸
Yaşadığım anlamsız tutukluktan sıyrılarak ''Merhaba,'' dedim. Ancak birbirimizde donup kalan bakışmamızı sonlandıran şey benim konuşmam değil, yaralı yavrunun acı dolu inlemesi olmuştu. İkimiz de bakışlarımızı aynı anda ona indirirken, Barış da birkaç adımla yanımıza gelerek hüzünlü bakışlarını minik köpeğin bedeninde dolaştırmaya devam etti.
''Tamam fıstığım, şimdi röntgen çekip neyin olduğunu anlayacağız.'' diyerek başını ve yanaklarını okşadığımda, O da benden medet umarcasına minik dilini parmaklarımda dolaştırmaya başlamıştı. ''Tam zamanında getirmişsiniz Barış bey.''
''Geç kalmış olsaydım çok üzülürdüm,'' dedi, gözlerini minik köpekten ayırmadan.
İyi kalpli biriydi ve bu beni nedensizce mutlu etmişti. Sanırım, hayvanları seven ve kollayan insanlara koşulsuz, şartsız ısınabiliyordum. Elini uzatarak tıpkı benim yaptığım gibi, yaralı yavrunun başında ve yanaklarında dolaştırdı parmaklarını. Ben de çekmemiştim parmaklarımı ve birkaç kez yumuşak dokunuşlarımız kesişmişti. Minik köpeğin, inlemeleri yerini mırıltılara bırakırken, acısına rağmen dokunuşlarımızın hoşuna gittiğini anlamıştım. Sevginin, fiziksel acıya bile iyi geldiği bir kez daha kanıtlanmış olmuştu böylece.
''Aaaa, siz tanışıyor musunuz?'' dedi, Serpil gizleyemediği bir şaşkınlıkla. ''Gerçi az önce 10 saat bakıştınız tabii ki tanışıyorsunuz.'' diye devam ederek kıkırdadı.
İrice açılan gözlerimi Serpil'e çevirdim, kıkırdaması kesilirken, boğazını temizleyerek sustu. Ben bu adamın yanında her defasında rezil olmak zorunda mıydım?
''Tam olarak tanıştığımız söylenemez, yani sadece bir kez karşılaşmıştık.'' diye kısaca yanıtladı, Serpil'i Barış.
Evet, utanç verici ilk karşılaşmamız.
''Serpil hanım, minik hastamızın röntgenini çekebilir misiniz?'' dedim ve bakışlarımı Barış'a kaydırarak gülümsedim. ''Vaktiniz varsa bir kahve ikram edelim, size?''
Elini ensesine atarak dudaklarını dişledi ve kararsız bakışlarını yüzümde dolaştırdı.
''Aslında bir toplantıya katılmam gerekiyordu,'' dedi.
Yutkundu.
''Ama ufaklığın durumunu merak ediyorum, sanırım erteleyeceğim.'' dedi ve kendi söylediğini onaylarcasına başını salladı. Bu haline gülümsemeden edemedim.
Siyah gözleri tekrar yüzümde dolaştı. ''Evet, evet kesinlikle erteleyeceğim.'' dedi, kararlılıkla.
''Buyurun odama geçelim.'' diyerek önden kendim ilerledim, Barış da beni takip etti. Odaya girdiğimizde kapıya yakın olan gri tekli koltuğa otururdu ve bakışlarını odamda dolaştırmaya başladı. İki tekli bordo koltuk, beyaz masa, beyaz sandalye, minik bir kitaplık ve bolca hayvan tabloları ile dolu beyaz duvarlı, sade bir odaydı. Muayene olmadığı zamanlarda okuma yapmak ve dinlenmek için kullanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Gece
RomanceGörevini aşk ile perdeleyen bir adam ve o aşka yalnızca yüreğiyle kanat çırpan bir kadın. *** "Gözlerin dünyanın en güzel, en ihtişamlı masalını anlatıyor ve ben o masalda bana yer olmamasından deli gibi korkuyorum...'' dedi sarhoşluğuna rağmen keli...