Yere düşen yağmur damlalarını izlerken kahve kupasını kaldırıp sıcak çikolatadan bir yudum aldım. Hala soğumamıştı. Öyle sıcaktı ki damağımı yakmıştı. Yüzümü buruşturup elimden bıraktım kupayı. Masanın üzerinde bulunan sürahiden su doldurup bir dikişte içtim.
" Aymira kızım, bir kahve yap da içelim karşıklı. Bugün pazar çok kalabalıktı. Hava da sıcak. Yandım yeminle." Dedi elindeki malzemeleri kapının kenarına bırakarak. Onun yanına adımladım.
Hava sıcaktı ama dışarıda yağmur yağıyordu. Havalar son zamanlar da iyice bozmuştu. Bir garipti.
" Sen geç otur annem. Ben şimdi yapıyorum kahveleri. " Annemi içeri yollayıp tezgaha yöneldim. Evde herkes çalışıyordu. Babam emekli olmasına rağmen bir çiçekçi açmıştı, annem hafta da bir gün halk pazarında yaptığı ürünleri satıyordu. Ablam Asmin bir hastane de hemşirelik yapıyordu. Ben, bakıcılık yapıyordum.
Oldukça tanınan büyük bir aileydi yanlarında çalıştığım kişiler. Yaklaşık üç senedir onlarla birlikte çalışıyordum. Liseyi bitirdikten sonra şans eseri bir kitapçı da Ali ile karşılaşmıştık. Benden bir yaş büyüktü. Doğuştan gelen bir rahatsızlığı vardı. Kolları ve bacakları yoktu.
Ama öyle güzel kalpliydi ki, insana iyiliği bulaştırıyordu.
Onunla birlikte birçok şeye bakış açım da değişmişti. Ne zaman kötü düşüncelerin esiri olsam bir süper kahraman gibi beni çekip kurtarıyordu. Umut doluydu. Yaşamayı seviyordu, her şeye rağmen çok mutluydu.
Hiçbir şey onu yıkmıyordu. Ya da kendini çok iyi saklıyordu bilmiyordum. Genelde kendinden konuşmayı pek sevmezdi. O her zaman iyi bir dinleyiciydi. Ama asla iyi bir anlatıcı olmamıştı.
Kendi sınırları kendi duvarları vardı. Hiç o duvarın arkasında ki onu merak etmemiştim. En iyisiydi. Herkese kendini açan insanları hep garip bulurdum. Bence biraz kendini gizli tutmalıydı insan.
Taşan kahveyi son anda ocaktan çekip altını kapattım. Az bir şey ocağa dökülmüştü. Kahveleri fincanlara döküp ocağı temizledim ve dolaptan lokum çıkarıp sunum tabaklarına yerleştirip içeri annemin yanına geçtim.
Gözlüklerini takmış, camın önünde ki tekli koltuğa oturmuş telefonundan bir şeylere bakıyordu. Beni gördüğünde eliyle gel gel diye işaret etti. Ortada ki sehpahanın üzerine bırakıp karşı koltuğuna oturdum.
" Bak bak aysel halanın kızı Serap evlenmiş, kız görgüsüz gibi bilezikleri ile resim atmış. Kız bunlar evliliği ne sanıyor? Kolay bir şey mi? Evlenenler çok mu gün yüzü görmüş." Dedi suratını buruşturarak. Bacak bacak üstüne atıp elinde ki telefonu alıp resme baktım. Gerçekten bu ne görgüsüzlüktür. İki koluna da takmışlardı tamam ama neden özellikle kollarını çekip atmıştı?
" Görgüsüzlük bu başka bir şey değil. Yazık, okusaydı eline mesleğini alsaydı daha iyidi. Şimdi hayatı boyunca o adamın saçma egosunun altında ezilip büzülecek."
Dedim içimden geçenleri dışa vurarak. Annemde hak verircesine başını salladı." Allah kimseyi sonradan görme yapmasın. Ne diyeyim. İnşallah mutlu olurlar ama zor yani. " Diyip kahvesinden bir yudum aldı. O sıra kapı çaldığında ayaklandım. Bu saatte kim gelmişti ki? Saat çok erkendi. Kapının önüne varıp kapıyı açtım.
" Ağaç olduk Aymira kapıda. Geç anneciğim içeri, teyzen ayakkabılarını indirsin. " En büyük ablam gelmişti. Yere eğilip 3 yaşında ki yeğenimin yanaklarından öptüm. En son bir iki gün önce görmüştüm ama hemen özlemiştim. Doğrulup ablamla sarıldık birbirimize. Karnı yavaştan yavaştan büyümeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RECA
Teen FictionAsker ve mahalle kurgusudur. Ulaş yıllardır içinde taşıdığı aşkın ağırlığı altında eziliyordu. İçinde biriktirdiği aşk öyle büyüktü ki, sanki her nefes alışında daha da artıyordu. Sevdiği kadın karşısında, yanı başındaydı ama ona uzaktı. Aralarınd...