36. Bölüm

7K 384 260
                                    

Hello hello...

Ay bu bölüm için aşırı heyecanlıyım çünkü intikam sahneleri benim her zaman favorim olmuştur. Umarım siz de bölümü benim kadar çok seversiniz. Ve sizden ricam bu bölümde Aymira'yı yargılamayın. Elbette her şeyin bir nedeni var, Ulaştan bahsediyoruz yani. Ama Aymira da o an duyduklarıyla bu şekilde ilerlemeyi tercih etti.

Bölüm uzun olduğu için biraz geçtikti. Oldu bittiye getirmek istemedim.

Sınır 300 oy 250 yorum.

                  Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                  Keyifli okumalar.

İnsanları sadece bir kurşun,bir kaza ya da düşmek yaralamazdı. İnsanları sözler de yaralar, parçalardı. Şimdi bu duyduklarım ağır keskin bir kurşundan daha ağır yaralanmıştı kalbimi. Donmuştum. Acıyı ilk başta hissetmemiştim, ensemden aşağı soğuk bir ürperti tüm bedenimdeki tüyleri ayağa dikerek, ayaklarımın bastığı yeri sallamıştı. Sesler kesildiğinde apar topar yakalanma korkusuyla sessizce merdivenlerden indim. Kendimi nereye atacağımı bilemedim. Kalbim gümbür gümbür atarken bedenimi ilk bulduğum odaya attığım. Saniyelerdir içimde tuttuğum nefesimi serbest bıraktım.

Allah'ım bu neydi? Bu duyduklarım gerçek miydi?

Ulaş hatırlıyordu. Peki ama neden bunu benden gizlemişti? Neden günlerce bana böyle davrandı? Yoktu! Beynimde onu aklayacak hiçbir neden bulamıyordum. Bir nedeni vardı bunu biliyordum ama her ne olursa olsun bunu bize,bana nasıl yaşatırdı?

Günlerce kalbime eziyet etmişti. Bana hiç acımamıştı. Yaşanmışlıklara hiç saygısı yokmuş gibi beni görmezden gelmişti.

Adım seslerini duyduğumda kapıdan gelen seslere dikkat kesildim. Ulaş Seher'e benörüp görmediğini soruyordu. Hayır şu an onunla yüzleşemezdim. Buna gücüm yoktu ki! Yoktu işte, yapamazdım. Olduğum yerde sıkışıp ses çıkarmamaya devam ettim. Çok geçmeden adım sesleri uzaklaştı ve tuttuğum nefesi serbest bırakarak hareketlendim. Eşyalarımı alıp gitmem gerekiyordu. Birkaç saniye kendime zaman verdikten sonra kapıyı yavaşça açıp gelen giden var mı diye yokladım. Yoktu. Etraf sakindi. Hızlıca çıkarak eşyalarımı alıp çizmelerimi giyerek evden apar topar kimseye bir şey demeden ayrıldım.

Yürüdüm,ama nereye nasıl yürüdüğümü bilmeden bilinçsizce yürüdüm. Kararan hava içimi yansıtıyordu sanki. Adımlarım o kadar hızlı,beynim o kadar doluydu ki ne yaptığımı,yolun sonunun nereye vardığını bilmiyordum.

Bir damla gözyaşı dökmek istedim bu yaşananlara. Ama onlar da benim gibi tükenmişti sanki. Akşam oldu, karanlık çöktü ve sert rüzgarlar bedenimi üşütmeye başlamıştı. Caddeye geldiğimde başım dönmeye başlamıştı. Yanımdaki okul duvarına tuttuğumda soluklandım. Kendime dinlenmek için izin verdim. Şu an neredeydim? Başımı kaldırıp etrafıma bakındım. Evimin tam aksi yönünde,merkeze kadar yürümüştüm. İlk bir an ne yapacağımı sorguladı beynim. Şimdi eve nasıl gidecektim ki? Bu saatte buradan çok nadir taksi geçerdi. Ve yürüyecek takatim kalmamıştı. Sırtımı duvara yaslayıp hafifçe eğildim ve telefonumu çıkararak Asmini aradım. Tam dört kere çaldı ama açmadı. Kaanı aradım, hatta üst üste birkaç kere aradım açmadı. Başka kimi arayacaktım ki? Kimim vardı başka? Banu ablam gelemezdi ki şu an zaten kimseyle konuşacak durumda değildim. Rehberdeki numaraların üstünden geçerken parmaklarımın tek bir ismin üstünde durdu.

RECA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin