2.Bölüm

63.8K 2.3K 521
                                        

Keyifli okumalar...

Seyhan hanım tebessüm ederek elini uzatıp onunla tanıştı. Diğer aile fertleri de geldiğinde, bu kalabalığın arasında kendimi yapayalnız hissettim. Yerim yokmuş gibi. Sonra bileğime dokunan elle aniden sağ tarafıma döndüm. Mervenin özür dileyen bakışları ile karşılaştım. Onun bir suçu yoktu ki. Abisini sevdiğimi biliyordu. Bildiği için şuan içten içe nasıl yanıp kül olduğumu da  görüyordu. Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken bir şeyim yok dercesine omuz silktim.

Bana bir dokunsalar yere çöker hıçkıra hıçkıra ağlardım.

" Ayakta kaldınız, ilk önce yukarı çıkıp bir elinizi yüzünüzü yıkayın. Sonra gelin masaya geçelim. Senin sevdiğin yemeklerden yaptırdım. Tatlı da en sevdiğin tatlı sütlaç."

Bakışları beni gözlerimde durduğunda, başımı daha da dikleştirip dik bakışlarımı ona yönelttim. Sanki ne hissettiğimi biliyor gibi bakıyordu. Güçlü görsün beni istedim. Ağlayan insanlardan hoşlanmazdı hiç. Her başı dik insanları severdi. Kendi gibi soğuk duranları. Bu ona göre ağır başlılıkmış.

Ne kadar da saçma.
Ne kadar güçlüymüş gibi durmaya çalışsamda o asla ne hissettiğimi bilmiyordu. Anlaması için benimle aynı durumda olması lazımdı. Beni sevmesi, sonra beni başkasıyla görmesi gerekiyordu. Ne kadar da imkansızdı öyle değil mi?

Gülmek istedim kendime. Ağlayarak gülmek.

" Artık sevmiyorum anne. Yemeyeceğim, zaten gelirken size tatlı getirdim. Onları yeriz." dedi soğuk bir sesle. Daha da mı mesafeli bir insan olmuştu onu görmeyeli?

" Allah Allah, kıyamet mi kopacak ki? En sevdiğin tatlıydı o senin. Neyse uzatmayacağım. Görmüşsündür içinde bir şeyler sonra miden bulanmıştır."

Artık sevmiyordu. Sevmiyordu. En son benimle birlikte yemişti. Sonrasında bu evde hiç yapılmamıştı. Dışarıda yemek yemeyi sevmezdi asla. O yüzden o evdeyken hep onun sevdiği şeyler yapılırdı. Şimdi de onu sevmediğini söylüyordu.

Neden?

Kalbim, her şeyden bir anlam çıkarıp sonra da üzülme.

Belki benimle bir alakası yoktur. Ulaş gerçekten takıntılı biriydi. Garip takıntıları, kuralları vardı. Bir yemeği ne kadar severse sevsin, içinden bir şey çıktığında, kıl gibi mesela asla yemezdi bir daha o yemeği. Belki sütlaçta da öyle bir şey olmuştur.

Yine kendi kendimin dostu olup, kendime teselli veriyordum. Acınacak halde miydim? Saçmalama dedi iç sesim. O her zaman benden farklı konuşurdu.

Hepsi masaya doğru geçtiğinde Seyhan hanım bana döndü. Elini sırtıma koyup, " İtiraz istemiyorum Aymira. Bizimle yiyorsun bu akşam."

Bu saatten sonra zaten itiraz etmezdim. O Ulaşı görmeden önceydi. Şimdi gidecek ve tam karşısına oturacaktım. Neydi bu hırs? Neydi bu kendini ona gösterme merakı? Ne değişecekse sanki.

" Sizi kıramayacağım. O zaman ben bir annemi arayıp haber vereyim." ne kadar da başarıyordum yalandan gülümsemeyi. Kendimden nefret ettim.

" Tamam güzel kızım masada bekliyoruz. " Başımı sallayıp telefonu alarak hızlı adımlarla eve girip yukarı çıktım. Annemi arayıp telefonu kulağıma tuttum.

" Alo anne, ne yapıyorsun?" dedim düz tutmaya çalıştığım sesle. Annem anlardı şimdi sesimden.

" Ne yapayım kızım yemek hazırlıyorum. Babanla konuştum şimdi, geliyormuş. O gelmeden hazır edeyim masayı. Sen neredesin, geliyor musun? Bak sevdiğin yemekten yaptım. Ablan da o top top olan tatlı varya ondan yaptı." Nasıl diyecektim ki şimdi ben bu kadına, akşam yemeğini burada yiyeceğim diye. Normalde baskıcı değillerdi ama akşam yemeklerine özen gösterirlerdi. Birde pazar kahvaltılarına. Genelde sabah herkes işine gücüne gittiği için, sabahları kahvaltıyı birlikte yapamazdık. Ama akşam yemeğine herkes yetişirdi.

RECA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin