Aymiranın tek kolunun üstüne yığdığı kitaplarla başı dertteydi. Burada üçüncü günüydü ve iş hayatına alışmaya çalışıyordu. Ama yok olmuyordu. Üç gün üst üste dinlenmeden işe gelip neredeyse on saat çalışıyordu. Ailesi merak ediyordu tabii isyan bayrağını ne zaman çekeceğini. Ama pes etmek yoktu. Bu yola baş koymuştu bir kere. Yani bir kere dayanacağını söylemişti. Şimdi pes edemezdi.
" Şimdi evde oturup bir güzel terasa kurulup dizi izlemek vardı. Allah'ım ne yapıyorum ben ya?" diyerek sızlanıp daha da hırsla koydu kitapları yerine. Daha sonrasında bir öksürük sesi geldiğinde omzunun üstünden arkasına baktı. Ah kel Kemal onu izliyordu! Kendisi buranın sahibiydi. Kendisini tanımayı inanın hiç istemezdi. Ama kader işte. Tanımıştı bir kere. Kendisine başıyla uyardıktan sonra Aymira sahte gülümseme ile karşılık verip geri işine döndü.
Bu sene ilk kez üniversite sınavına girmişti. Açıkçası üzerinde bir baskı yoktu ya da o çok kafaya takmıyordu. Daha yaşı çok gençti. On dokuz yaşındaydı ve bu yaşını tekrarlanan bir sınav için kendini mahvetmeyecekti. Kazanırsa okuyacak, olmazsa karalar bağlamadan yeniden çalışacaktı. İstanbul'da devlet üniversitesine gitmek istiyordu ama hangi bölüm olduğu konusunda çok kararsızdı.
Bunu iyice düşünmek istiyordu, daha sonrasında pişman olsa daha kötü olmaz mıydı? Olurdu. O yüzden gelecekle ilgili plan yapmak yerine sadece bugünü düşünüyordu. Bu işe de öyle başlamıştı zaten. Merve ile gezerken cama asılı ilanı gördüğünde direkt kel Kemal ile görüşüp ertesi gün başlamıştı. Hayır paraya ihtiyacı olduğundan değil ama kendi başına bir şeyler yapmak istiyordu. Kendi parasını kazanmak ve istediği gibi harcamak. Ailesi hiçbir zaman ondan parayı esirgeyenlerden olmamıştı. Öyle şanslıydı ki, hem sevgiyi hem de maddiyatı sınırsızca alıyordu ailesinden. İçinden yine şükür etti. O gerçekten şanslı biriydi. Arkadaşlarına bakıyordu da, aralarında aile durumu en iyisi oydu. Zaten çokta arkadaşı yoktu. Lisedekilerin hepsi orada kalmıştı. Bir Merve vardı işte şimdi hayatında dost olarak. Herkes gitmiş bir o kalmıştı. Merve sık sık onun evine gelse de o hiç onlara gitmemişti. Bu konularda biraz temkinli davranıyordu. Dostlukların ilerleyeceğine çok emindi. Birbirlerini tamamladıklarını düşünüyordu Aymira. Biri çılgın taraf diğeri sakin. Her şeyde böyle uyum içindelerdi.Elindeki kitaplardan biri yere düştüğünde derince oflayıp kitabı yerden alıp doğruldu. Birde iş kadını oldum deyip gaza gelerek bütün gün kitap dizip toz aldığı işine plaza kadını gibi hazırlanıp geliyordu. Komik olan buydu.
" Olsun bir gün plaza kadını da oluruz. Ne var yani. Çekeriz kalem eteği, altına güzel bir topuklu üstüne de jilet gibi bir gömlek. Allah'ım hayali bile ne kadar güzel. N'olur bu garip kuluna da mükemmel bir kariyer hayatı nasip et." deyip duasını da yaptı. Gerçi o bugüne kadar hep zengin olması gerektiğini düşünüyordu ama nasıl olacağı hakkında en ufak fikri yoktu. Bu devirde de okuyarak iyi şartlarda yaşayan çok az miktarda insan vardı. Genelde insanlar ilk başta soytarılık yapıyor ve çok sevgili halk da tak diye bir şekilde ünlü ediyordu. İki gün sonra da en güzel arabalar evlerle onu oraya koyan insanları küçümsüyorlardı. Hâlâ geç değildi aslında. Eline bir kamera alıp o da mı gününü çekseydi. Çilekeş hayatımda nasıl hayatta kalıyorum çek...
Genç adam sırt çantasını arabaya atıp kendi de bindikten sonra telefonu çaldı. Arayan evin küçük prensesi kız kardeşi Merve'ydi. Kesin bir şey istemek için arıyordu kerata. Çünkü genelde hep bunun için arardı. Telefonu açarak kulağına tuttu.
" Abicim ne yaptın geliyor musun? Neredesin şu an?" dedi tatlı ince bir ses tonuyla.
" Eve geliyorum prenses merkezdeyim şimdi. N'oldu sen neden aradın?" dedi arabayı çalıştırken.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RECA
Teen FictionAsker ve mahalle kurgusudur. Ulaş yıllardır içinde taşıdığı aşkın ağırlığı altında eziliyordu. İçinde biriktirdiği aşk öyle büyüktü ki, sanki her nefes alışında daha da artıyordu. Sevdiği kadın karşısında, yanı başındaydı ama ona uzaktı. Aralarınd...