Dolu dolu geçen tatil ne yazık ki dün sona ermişti. On gün kalmış, dünde eve dönmüştük. Günlerimi Ulaşla birlikte geçirmek o kadar iyi gelmişti ki ruhuma,yeniden doğmuş gibi hissediyordum kendimi. Yüzümde gülücükler saçıyordum millete. Sekiz gün boyunca aynı odayı, aynı yatağı paylaşmıştık. Tıpkı evli çiftler gibi, kavga edip yatağa girince de hepsini unutmuştuk. İlaç gibi gelmişti ve hâlâ inanamıyordum. Bu süre zarfında da bol bol şükür etmeyi unutmamıştım. Ulaş gibi bir adam kalbime, kaderime yazıldığı için gerçekten şanslı bir kadındım.
Ablamla araları daha iyi bir hale gelmişti. Asmin benim gülen yüzümü gördükçe Ulaşı benimsemişti. Tek derdi aslında benim mutlu olmamdı ve Ulaşın sürekli gözümün içine bakıp, ağzımdan çıkacak tek bir kelimeyi beklemesi onu bayağı ikna etmişti. Son gün eşyaları toplarken, bu adama benden tam destek demişti. Tabii bunu Ulaşa söylememiştim çünkü ne gerek vardı? Az havalıymış gibi sanki yine havalanacaktı.
Yazlık kısa çiçekli elbisemi giyip çantamı da alarak odadan çıktım. Ali'nin yanına gidiyordum, onu o kadar özlemiştim ki. Bol bol bu günümü ona ayıracaktım. Ulaş evde değildi, dışarıda işleri varmış. Ne zaman gelirdi bilmiyorum ama hep birlikte beraber vakit geçirmeyi isterdim. Hatta yarın bunun için bir plan yapabilirdim. Hepimiz birlikte olurduk, hava da çok güzeldi. Gülümseyip merdivenleri ikişer ikişer indim. Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yanına ilerleyip arkadan sıkıca sarılıp yanağını öptüm.
" Ne becerikli hatunsun anne ya. Kızın da sana çekmiş kız. Hem güzel hem becerikli." deyip güldüğümde annem de öyle mi der gibi baktı. Ardından başını sallayıp, " Banu ablan değil mi? Haklısın tam anasının kızı." dediğinde geri çekilip yalandan kaşlarımı çattım. Tam ilk çocuğu olabilirdi ama bizde bugüne bugün tekne kazıntısıydık. Neydi bu Banu sevdası acaba? Ben üvey evlat mıydım? Minik kalbimi kırdın anne.
" Ben senin kızın değil miyim? Küstüm, gidip babama ondan gizli girdiğin günleri söyleyeceğim. Gizliden gizliye çeyrekler yapıp yapıp teyzemlere dağıttığını söyleyeceğim." dedim omuz silkerek. Tabii ki söylemeyecektim, bana gerek yoktu çünkü. Annem gün parasını almaya yakın bizzat gidip kendi babama söylüyordu. Annem susayım diye koluma yavaştan vurdu.
" Ben sanki biriktirip dışarlarda yiyorum. Bak ikiniz de evlilik yaşına geldiniz yarın bir gün hayırlı bir görücü çıksa, elde avuç da olmadığında ne yapacağız?" dedi dert yakınır gibi. Annem oğlak burcuydu ve hep ileriyi düşünüyordu. Birazcık tutumlu bir insandı.
" Ben bir süre daha düşünmüyorum valla, o yüzden rahat olun." dedim peynir tabağından küçük top peyniri ağzıma atarken. Annem tamamen bana dönüp,ellerini beline koydu ve gözlerini kıstı.
" Hiç emin olma Aymira hanım. Kaç haftadır yüzünde güller açıyor, var sende bir şeyler. Yakında meyvesini verir. Bakarsın ablandan önce seni evlendiririz. " dedi bu durumdan memnuncasına. Dışarıdan bir yabancı bile fark ederken bendeki değişimi,beni doğuran büyüten nasıl anlamasındı ki? Zamanı gelince söylerdim her şeyi ama şimdilik sessiz kalmak en doğruydu. Anneme gülümseyip dışarı çıktım. Babam bahçede ki masaya oturmuş, önünde çayı elinde gazetesi vardı. Her sabah mutlaka Murat abi'ye uğrar alırdı gazetesini. Mahallenin bakkalıydı Murat abi. Her yer market olup taşsa da babam inatla ondan alışveriş yapıyordu. Ayak seslerini duyunca başını kaldırıp bana baktı. Gazetesini katlayıp, gözündeki yakın gözlüğünü çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RECA
Novela JuvenilAsker ve mahalle kurgusudur. Ulaş yıllardır içinde taşıdığı aşkın ağırlığı altında eziliyordu. İçinde biriktirdiği aşk öyle büyüktü ki, sanki her nefes alışında daha da artıyordu. Sevdiği kadın karşısında, yanı başındaydı ama ona uzaktı. Aralarınd...