Ben Yasemin Çalışkan 25 yaşındayım. Soyadım gibi çok çalışkan bir öğrenciydim, -dim diyorum çünkü yaklaşık üç yıl önce okulumu bitirip çalışma hayatına atıldım. Aynı çalışkanlığımı iş hayatımda da devam ettirdim.
Halka ilişkiler mezunuyum, bir turizm acentesinde hem rehberlik hem de bilet satışı, tatil pazarlıyorum. Şirketin sahibi Ahmet Gürsoy ve oğlu Feyyaz Gürsoy ki kendileri benim biricik nişanlım olur beni gözünden sakınır mı acaba?
Bir hafta sonra düğünümüz var. Eski nişanlısı her gittiğimiz yerde peşimizde olsa da benim önce kendime sonra ona güvenim tam yani tamdı, çünkü tam olmak zorunda bırakılıyordum. Tabii bir de iş yerinde fark ettiğim acayiplikler vardı.
Düğüne üç gün kala öğrendiğim gerçekler ile o kadar sarsıldım ki düğün sabahı erkenden kalktım. Erkenden dediğim baya baya erkenden. Hava daha aydınlanmamış, gökyüzünde yıldızlar varken. Hani daha kargalar bile kahvaltıyı düşünmezken.
Feyyaz ile aşkımız yani aşk gibi değilde daha ziyade mantığımız çok uydu ya da uyduruldu yani babası beni ona, onu da bana itti. Bizi birbirimizin gözünde ilah yaptı. Kazanan ise şirket oldu. Onların parası benim de zekamla nişanlı olduğumuz altı ay içerisinde şirketi bir buçuk katı büyüttük. Nasıl olduğunu anladım da geç anladım işte.
Benim rehberlik yaptığım gezilerde ekstra turlardan elde ettiğimiz gelirlerle yeni araçlar aldık ve yurtiçi turist sayımızı daha da arttırdık. Ama Feyyaz tam bir salak. Aklı fikri gece alemlerinde, beachlerde, gezmelerde. Babasının zoruyla öğlen saati işe gelip, daha gün batmadan arkadaşlarıyla dışarı çıkıyordu. Bense acentede gün boyu bir yerlerime sülük yapışmışçasına, kuduz gibi çalışıyordum, paşamda paraları barlarda yiyordu.
Bir iki kere ailesine şikayet ettim, evlenince düzelir takma, dediler. İçimden "Hay ben böyle nişanlının" diye başlayan küfür kombinasyonları kurarken kimse beni kaile almadı.
Balayımız için özel uçak kiralamıştım, Bodrum'a kadar uçakla gidecektik. Sonra oradan özel bir yatla açılacaktık ve küçük bir Ege- Akdeniz turu yapıp tekrar Bodrum'a dönecektik. Bunları ayarlarken, içimde evliliğe ait hiçbir kıpırtı, mutluluk emaresi yoktu. Kendimi para için evleniyormuş gibi hissediyordum ki baktığım yerden aynen öyle gözüküyordu. Hele hele öğrendiğim gerçekler...
Usulca kalktım, duşa girdim. Ailesi ve o, beni almaya geleceklerdi. Düz beyaz elbisemi giydim, başıma pazardan aldığım papatyalı tacı taktım ve konvoyu beklemeye başladım. İçimde hiçbir heyecan, sevinç olmadan.
Mahalleyi inleten davul- zurna sesi beni almaya geldiklerinin göstergesiydi. Hiç istemesemde usulca kalktım. Ağlamak üzereydim. Ben bu evliliği istemiyordum ki. Sanki boğulacak gibiydim, "Ya ben, ne yapıyorum böyle", dememe kalmadan odamın kapısı açıldı ve gözleri mutlulukla gurur karışımı parıltılarla ışıldayan annem beni odamdan çıkarttı.
Uyuşmuş gibiydim. Robot gibi tüm talimatlara uyuyordum. Az sonra kuzenimin "Kapı açılmıyor eniştee" diye bağrışını duydum. Gerçek zannettim, bir ferahlama hissi yayıldı tüm vücuduma ama tabii zarfı gören kuzen kapıyı ardına kadar açtı. Feyyaz gözlerinde mutlulukla değilde verilen görevi başarıyla yerine getiren iyi eğitimli bir köpek yavrusu gibi baktı suratıma.
Yanıma geldi, alnımdan öptü ve oldukça ağır bir yüzüğü parmağıma takıp, elimi koluna geçirip, beni kapıdan çıkarttı. Başımızdan atılan pirinçler ve çiçeklerle biraz oynadık (ellerim havada öylece durdum. Kimse benim mutsuzluğumun farkında bile değildi) ve arabalara binip düğünümüzün yapılacağı marinanın içindeki, beş yıldızlı lüks otele gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK GELİN (TAMAMLANDI)
Narrativa generaleYasemin Çalışkan adı gibi çalışkan, akıllı 25 yaşında genç bir kadın. Evlendiği gece kocasını eski nişanlısıyla görüp düğününden arkasına bile bakmadan kaçan "Kaçak Gelin". Kaçışının ardından kendini bir tekne içinde Yunanistan'a doğru giderken bulu...