15. Bölüm - Lian

923 48 33
                                    

Bu bölüm tamamen prens Lian'la ilgilidir.

Gelin sizle prens Lian'ın geçmişine bir yolculuk yapalım.

Keyifli okumalar dilerim.

****************

Prens Lian kral İldor'un ikinci kraliçesinin ilk oğlu olarak son derece sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmişti. Prens Lian siyah saçları ve çekik kahverengi gözleriyle kusursuz bir bebekti, kraliçenin gözbebeğiydi. Aylar birbirini kovaladıkça prens emekledi, ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Annesi onu pahalı ipek kumaşlara, altınlara sarıp sarmalıyordu. Lian son derece yaramaz ve insanların normal diye adlandırdığı bir çocuktu. Saray bahçesinde koşturuyor, fırsat buldukça ağabeyleriyle birlikte oynuyordu. Henüz çok küçük yaşlarda ileride çok zeki olacağının belirtilerini vermişti. Henüz dört yaşında okuma yazmayı sökmüştü, annesinin gurur kaynağıydı. Kraliçe krallığın en iyi alimlerini oğlunun eğitimi için getiriyordu.

Lian büyümeye başladığında ağabeylerinden ayrılmaya başlamıştı. Ağabeyleri gibi tahta kılıçlarla oynamak yerine kitap okumayı tercih ediyordu. Bu durum ilk başlarda sorun yaratmasa da zaman ilerledikçe kraliçe oğlunun yalnız başına daha çok zaman geçirmeye başladığını gözlemledi. Lian beş yaşına geldiğinde annesi Mance'ye gebe kalmıştı. Lian'ı bir kardeşi olacağı fikri çok heyecanlanmıştı. Onunla oynayıp zaman geçirebilecekti.

Lian yedi yaşına geldiğinde zorunlu dövüş sanatları eğitimi başlamıştı. Lian savaşmaya ilgi duymuyordu. Bu durum kraliçenin gözüne iyice batmaya başladığında Lian'ı derslere katılması için baskılıyordu. Kral babası sadece veliaht olan oğluyla yakinen ilgileniyordu.

Lian dövüş sanatlarında başarısızdı, oğlunun diğer prenslerden başarısız olması kraliçeyi deliye çeviriyordu. Lian'ın cehennemi o zaman başlamıştı. Kraliçe onu diğer prenslerle karşılaştırıp kendini kötü hissetmesine yol açıyordu.

Mance büyüdükçe kraliçe ona fazlaca ilgi gösteriyordu. Bu durum Lian'ın içindeki değersizlik duygusunu ve nefretini körüklemişti. Onun yok olmasını istemişti.

Lian gün geçtikçe kendini daha çok okumaya veriyor ve yaşına göre üstün bir başarı gösteriyordu. Yetişkinlerin bile okuyup anlayamayacağı kitapları bir çırpıda okuyordu, tüm saray ahalisi onu parmakla gösterse de bu kraliçeyi tatmin etmiyordu ve onu asla takdir etmiyordu. Ona sürekli okuduğu kitapların bir işe yaramadığını ve savaşamadığı sürece gerçek bir prens olamayacağını söylüyordu.

Lian artık tamamen kendisini odasına kapatmıştı, annesinin ona vermediği sevgi boşluğunu kitaplardan öğrendiği bilgilerle kapatıyordu. Annesinin ısrarı yüzünden de savaş eğitimine devam ediyordu. Kendini değersiz ve işe yaramaz hissediyordu. Yemeden içmeden kesilmişti. Hatayı kendinde arıyor ve sabahlara kadar yalnız başına ağlıyordu. Ağladığını herkesten özellikle annesinden saklıyordu. Erkekler ağlayamazdı. Güçsüz olamazlardı. Lian işte o zaman sahte gülümsemenin ne demek olduğuyla tanıştı.

Lian ergenlik çağına girdiğinde durum hepten kötü bir hal almaya başlamıştı. Annesinin tüm baskısına rağmen savaşta hala başarılı olamamıştı. Theon'la arasında çok yaş farkı olmamasına rağmen onun gibi değil. Theon uzun boylu ve gelişatlı bir genç olmuştu. Lian tam aksine cılız ve kısaydı. Gerçek kılıçları kaldırıp savurmakta zorlanıyordu. Diğer kardeşleri gibi çamurda yatıp yuvarlanma fikri ona çekici gelmiyordu. Kıyafetlerine hep önem verirdi. Annesinin istediği gibi bir genç değildi, kırılgan ve hassastı.

Bu durum Lian'ı kontrolsüzce yemeye itti. Odasına çekildiğinde bulduğu her şeyi yiyor ve ardından rahatsızlanıp kusuyordu, bu da onun daha fazla kilo vermesine sebep oluyordu.

KAYIP VARİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin