46. Bölüm

26.3K 2K 358
                                    

Takipleşiyor muyuz çiçekler?
Profile tık tık.
Yıldızlar sizi bekler 💫
Sevgiler♥️

Bölüm şarkısı; Selin Sümbültepe - Gece çiçeği (akustik versiyon)

MAZLUM DOĞAN

Yıldız'ı okuluna gönderdikten sonra Manisa'ya dönüş yolu bana oldukça uzun geldi. Oysaki bir yere ilk defa gidişinizde yol uzun gelirdi. Dönüş yolu ise artık yola alıştığınız için daha kısa gelirdi. Ama arkanızda, yarınızı bırakıyorsanız aracınızın tekerleri ileri istikamete değil de, inadına geri istikamete sarıyordu.

Gitmekten başka çarem olmadığı için gittim.

Yıldız; kendisine sıfırdan bir hayat kurabilsin diye onu ardımda bırakıp geri döndüm.

Üzerinde baskı hissetmesin, hak ettiği hayatı yaşayabilme şansı olsun diye içimden geçen tüm güzel duyguların bir kez daha üstünü örttüm.

Gölgemde kalırsa ve gölgem yüzünden çiçek açmak yerine boyun bükerse; bir daha asla güneşimiz üzerimize doğmazdı çünkü.

Manisa'ya varıp eve geldiğimde annemin üzerimde gezen, üzüntü dolu ama anlayışlı bakışlarını görmezden geldim. Çünkü kimsenin üzüntü dolu bakışlarını kaldırabilecek durumda değildim. Bu sebepten ötürü üstümü hızla değiştirip, evden çıktım. Annemin; 'Ne yaptınız?' diye sormasına bile izin vermedim. Ama Yıldız'a annemlerin çok selamı olduğunu içeren bir mesaj yolladım.

Sonuçta biricik kocasının, gidişiyle yüzleşmemek için herkesten kaçtığını bilmesine gerek yoktu.

O gün yeterince kötü bir gün değilmiş gibi birde Serhat'ın üzerime yıktığı bir iş oldu. Gerçi buna iş demek ne kadar doğruydu orası da tartışılırdı. Yeni okul döneminde Oya isimli matematik öğretmeni olan bir arkadaş okulumuza tahin olmuştu. Ben ders saatlerim haricinde okulda ya da öğretmenler odasında aktif olmadığım için kendisiyle sohbet imkânım olmamıştı. Ta ki Serhat; Oya'nın bulamadığı evinin ihalesini bana atana kadar.

Serhat; "Mazlum buralı ya," dediğinde, daldırdığım gözlerimi ancak çekebildim pencereden. Şaşkın ve anlamsız bakışlarım, karşımda oturan ikiliye döndü.

"Anlamadım," dedim başımı iki yana sallayarak. "Bana mı seslendin?"

Oya hafifçe gülümseyerek, masanın üzerindeki ellerini birbirine kavuşturdu. Bedenini hafifçe masanın üzerine doğru eğerek, gülümsediğinde iri siyah gözleri aniden kayboldu. "Mazlum buralı ama oralı değil sanırım."

"Oğlum senin aklın nerede?" dedi Serhat sağ elini saçlarının arasından geçirerek. "Erkenden dersin vardı uykunu alamadın desem, dersinde öğleden sonraydı senin."

"Sabah İstanbul'dan geldim," dedim yüzümü buruşturarak. Benim söylemimle Serhat duraksadı. Muhtemelen İstanbul konusunu açtığımda ona detay verip, vermediğimi hatırlamaya çalışıyordu. Zira bende onun gibiydim ve bir şey hatırlayamamıştım. Sol elimdeki alyansı, sağ elimin parmaklarıyla bir tur döndürdüm. "Yıldız'ı bıraktım da."

"Kız arkadaşın mı?" deyince Oya, alyansımdaki gözlerim kendisine döndü.

Sol elimi hafifçe havalandırdığımda, muhtemelen ilk defa alyansımı görmüştü. "Eşim," dedim sıkıntılı bir tonda. "Aklımda onda kaldı. Neyse," diyerek bezgin bir nefes verdim. "Sizin ne sıkıntınız vardı?"

"A sen evli miydin?" diyerek şaşkınlığını gizleyemedi Oya. "Ben senide, Serhat gibi bekar sanıyordum."

"O bir anda kaydı gitti aramızdan. Ne zaman ve nasıl evlendiğine dair bizim bile haberimiz yok," diyerek gizli saklı evlenmemi alaya aldı Serhat.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin