38. Bölüm

36.1K 2.3K 242
                                    

Benim çok sevdiğim bir bölüm oldu.
Dilerim sizde çok seversiniz.
Yıldız 💫 'lar üstünüzde olsun.

Sineklikli kapıdan çıktığımda aslında gözlerimin önü bulanıktı. Tıpkı zihnim gibi. Kapının önündeki terlikleri hızla ayağıma geçirdiğimde, bu eve gelişimden tek farkım yüzümün gözümün dağınık olmamasıydı. Yoksa iç kırıklıklarım yine aynıydı. Terliklerimi yere sürte sürte önce hızlıca bahçeden çıktım. Sonra hızla sokağın karşısına geçtim. Sağ elimin avuç içiyle evin ahşap kapısına vurduğumda, daha çok alacaklı gibiydim.

Aslında ben zaten alacaklıydım. Düşlerim, dünlerim, umutlarım. Bana dair, beni iyi edecek olan ne varsa hepsi bu evde gömülüydü. Ve ben hiçbirini geri alamayacağımın bilincinde olarak, sadece öfkemi çıkartmaya yer arıyordum.

Kapı bir anda açıldığında, derin bir nefes aldım. Karşımda Nazan'ı görünce, yüzümü görsem; kendimden iğreneceğim bir şekilde gülümsedim. Ve ayağımdaki terlikleri çıkarıp, aralık kapıyı hırsla ittirerek içeri bir adım attım.

Kendi cehennemime tekrardan yanıp, kül olmak için bir adım attım.

Yanıp, yok olup küllerimden doğabilmek için.

"Ne oldu kız sümüklü?" derken Nazan alayla arkamdan, kapıyıda hızlıca örttü. Muhtemelen arkamdan merakla bakanları fark ettiği için hızlıca kapatmıştı ama üstünde durmadım. "Alacaklı gibi kapıyı çalmalar falan. Belanı mı arıyorsun?"

"Ya," diyerek başımı hızlıca sallayarak salona doğru ilerlemeye başladım. "Canım sırtta kırılan sandalye çekti. Eh malum buradaki lezzet hiçbir yerde yok." İçeri girdiğim gibi ilk gözüme ilişen, Hurşit'ten olma kardeşim oldu.

Emir...

Gözlerindeki öfke geçmek yerine aksine büyümüştü. Beni gördüğünde ise öfkeyle gözleri kısıldı. Benim kısılmış gözlerim ise üzerinde gezindi.

Üzeri başı yırtıktı. Ve benim yüzümden boşalan izler Emir'in yüzüne yerleşmişti. İçim ezildi. Sesli bir nefes alarak, boynumu sağa sola eğerek kütlettim. "Emir?" dedim ılıman bir tonla üzerine doğru bir adım atarak. "İyi misin ablacım?" İyi miydi? Ya da bu evde iyi olabilmek mümkün müydü ki?

Minik sağ eli öfkeyle havalandı ve "Yaklaşma!" diye tok bir tonda bağırdı Emir, düşmanıymışım gibi. Sesindeki öfkeli, hırçınlı ton ile birlikte biri ense kökümden tutulmuş gibi hissettim. "Ne bok yemeye geldin?" dediğinde beş yaşındaki bir çocuğun dilinden dökülenlere şaşıracak kısımları, çoktan geçmiştim bende. "Eserlerini görmeye mi geldin? Defol git! Defol!" Bana defol git diyen o idi ama aynı zamanda içindeki öfkeden utananda o olduğu için, hızlıca banyo kapısından sözde odası olduğu söylenen, içerisinde şilteden olan bir yataktan başka hiçbir halt olmayan odaya koştu.

Salondaki tekli koltuklara yönelip otururken ben, Nazan hala varlığıma inanamıyor gibiydi. "Neriman hanım yok mu?" dedim alayla. "Gül cemalini görmeye geldim o kadar."

Nazan sabır dolu bir nefes alarak, "Dur çağırayım," dedi ve yatak odasına doğru ilerledi.

Önümde birleştirdiğim ellerimi kütletirken ben, yatak odasının kapısı açıldı. Önden Nazan çıktı. Arkasından ise yüzündeki izleri aceleyle makyajla kapatmış ve bunu kırmızı bir rujla süslemeyi tercih etmiş biricik annem çıktı. Yüzünü dikkatle incelerken, kaşlarım çatıldı. Evin kum torbası olan aciz bedenim, evden gidince benim yüküm tek bir bedene yetmemiş olmalı ki, Neriman hanıma ve Emir'e pay edilmişti. Buna sevinemedim çünkü insandım. Ama insan olan yanlarımı çok zor bulabildiğim için üzülemedim de. Sol ayağımı, sağ bacağımın üzerine attım. Dudak bükerek; "Nasılsınız Neriman hanım?" dedim.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin