Yıldızlarımız Lena için parlasın mı?
Keyifli okumalar.Karnımın içerisinde, doğmasını dört gözle beklediğim bebeğimin olduğunu bilmesem yırtıcı bir hayvanın derimi ortadan ikiye ayırmak suretiyle pençelerini etime sağladığını zannederdim.
Ben yıllarca; hissizleştirdiğim darbelerin acısını acı zannetmişim. Acı... İçten geldiği takdirde, acıymış. Dışarıdaki darbeler ise sinek ısırığı.
Bağıramama huyum vardı benim, geçmişimden gelen. Bu sebepten ötürü, nefesim sıklaşıyor, içten içe ıkınıyordum ama asla dudaklarım acımın etkisiyle aralanmıyordu.
"Yıldız!" dediğinde Mazlum, doğurmuşçasına anlık rahat bir nefes aldım. Mazlum'un paniği benden kat be kat fazlaydı. Çünkü ben korkularımı dahi koyverebilirken, o dirayetli durmak zorundaydı. Ben onun sürekli kollamak, sırtını sıvazlamak zorunda olduğu küçücüğüydüm ve kendi küçüklüğümün Mazlum'u zorladığı yetmezmiş gibi birde cep boyumu hayata sürüyordum. "Bak geldik sevgilim," dedi telaşla, derin bir nefes alarak. "Hastaneye geldik. Ne sana, ne de Lena'ya hiçbir şey olmadı. Olmayacak..."
İki elimi davuldan daha gergin olan, karpuz güzelliğini bile aşıp ayı karnına dönüşen karnımda sabitledim. Lena'nın içimdeki silik hareketleri yüreğimi sıkıştırırken; "Canım acıyor," diye mırıldandım ağlamaklı bir tonda. Ardından burnumu çekerek tüm müşküllüğümle devam ettim. "Mazlum, benim canım çok acıyor!" Oysaki Mazlum'un yapabileceği bir şey olmadığı aşikardı ama ben tüm acılarımı kendisiyle dindirdiğim için yine Mazlum'dan merhamet dilenmeden duramadım.
Mazlum durduğu arabanın kapısını usulca aralarken; "Biliyorum sevgilim," diye mırıldandı hızlı hızlı. Ardından arabadan inip, ayakucumda kalan sağ arka yolcu kapısını araladı. Dizlerimi kendime doğru çoktan kırmıştım. Tam anlamıyla bir doğum pozisyonunda yatıyordum ve yol boyunca arabada doğuracağım diye aklım çıkmıştı. Mazlum, ayakucumdaki kapıyı açtıktan sonra "Sedye!" diye bağırdı kaza geçirmişim gibi. Eğer halim olsaydı, paniğine tok bir kahkaha atardım ancak acıyla inlemekle yetindim. Hastaneden çıkan görevliler Mazlum'un yanına gerçekten bir sedye ile geldiklerinde, Mazlum; "Suyu geldi! 36 haftalık hamile!" dedi.
Arabanın içerisinden bir nevi ellerimden tutulmak suretiyle karga tulumba çıkarıldım. Önce bir sedyeye yatırıldım ama sedye benim için rahat bir pozisyon değildi. Çünkü bedenimi oldukça sıkıyor ve geceleri sürekli lavaboya kalkıyorum diye içime çamaşır giymiyordum. Acımın etkisiyle bacaklarımı kendime çekme isteğimi ise üzerimde elbise olduğu için ötelemek zorunda kalıyordum.
Hastanenin içerisinde koşuşturmacalarla alındıktan sonra direkt doğumhaneye yöneltilmedim. Önce müşahede odasına alınıp, açılmam olup olmadığına bakıldı ve o anda yapılan elle alttan muayene bana cehennem azabını gitmeden tattırdı. Lakin devamında işittiğim; "Üç santim açılması var, bebek kanala girmiş ama açılma yeterli değil!" cümlesi, azabımın daha yeni başladığının habercisiydi.
Korkuyla "O ne demek?" dediğimde, bacaklarımın arasındaki başını çıkaran erkek doktorun gülen yüzüyle karşı karşıya geldim. Zira ben bir bacak arasından başımı çıkarıyor olsaydım, gülemezdim.
Doktor bey; "Şimdi seni bir normal odaya alacağız," dedi gayet ılıman bir tonda. "Arkadaşlar sana lavman yaptıktan sonra damar yoluyla suni sancı verecekler. Açılmanın ve kasılmalarının seyrine göre ya doğumhaneye gideceğiz ya da ameliyathaneye."
Yüzümdeki tüm kanın çekildiğini hissederken, ağırca yutkunarak "Lavman?" dedim. Bildiğim bir terim değildi. Doğum hakkında bilgi veren kendi doktorum da hiç böyle bir ayrıntı vermemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...