Bu aralar hayatım ve ben, tepe taklak gidiyoruz.
İyi dileklerinizi göndermeyi ve 🌟'I doldurmayı unutmazsak minnettar olurum.
Keyifli okumalar.Mazlum'a ders çalıştırsın ve inadından vazgeçsin diye türlü türlü şaklabanlıklar yaptıktan sonra uyuya kalmam, akıl alır gibi değildi. Açıkçası bu evde asla ama asla yorulmuyordum. Vücut ağrılarım yoktu. Psikolojik ve fiziksel şiddet görmüyordum. Tüm ev üstümden geçmiyordu. Açıkçası söylemek gerekirse gerçekten yediğim önümde yemediğim arkamdaydı ve üzerimde bu yaşıma kadar asla görmediğim, hissetmediğim bir ilgi, özen mevcuttu.
Eziliyordum.
Mesela uyandığım da ve gözlerimi güne açtığım da yanımda iki büklüm, benden daha tedirgin bir şekilde uyuyan Mazlum'u gördüğümde eziliyordum. Kendi yatağını, kendi odasını ve hayatını benim gibi bir yabani ile paylaşarak huzursuz bir şekilde yaşamaya çalıştığını görünce, gördüğüm manzara karşısında eziliyordum. Velev ki, daha önceden sunduğum teklifi tekrardan sunsam ve yerde yatabileceğimi söylesem kabul etmeyeceğini de biliyordum.
Neyin inadını güdüyordu ya da benimle ilgili ne hayali, planı vardı bilemiyordum. Sormaya ise korkuyordum. Çünkü karşılayamayacağım bir şeyi talep ederse şayet bu oda, bu ev ikimize de cehennem çukuru olurdu biliyordum.
Ben saf bir şekilde Mazlum'un yüzünü izlerken, Mazlum gözlerini güne açınca bedeni bana doğru dönük olduğu için onu izlerken yakalandım haliyle. Yine de yüzümde ki tebessümü bozmadan "Günaydın." diyerek mırıldandım. Kömür karası gözleri yüzümde gezinince ben huzursuzca yutkundum. O neden yutkundu bilemiyorum tabi. "Ve özür dilerim." diyerek devam ettim.
Mazlum sırt üstü dönerek, sağ kolunu gözlerinin üzerine kapatıp derin bir nefes verdi. Kaşlarım çatıldı. Her sabah böyle huysuz mu oluyordu yoksa gün geçtikçe gerçek yüzünü mü gösteriyordu anlayamadım. "Günaydın." dediğinde ise sesinden uykunun onu hala terk edemediğini anladım. "Keşke sütünü içtikten sonra uyusaydın." dedikten sonra o gülümserken, gözlerim çenesinde ki çukura kaydı. Gülümsediğinde çenesinde ki çukura eş yanağında da iki derin çukur oluşuyordu. Mazlum'a doğru dönük bedenimi, odanın içine doğru çevirdiğim de çalışma masasının üzerinde devasa bir bardakta süt gördüm.
"Yaa." derken yatak içinde doğruldum. "Bardağın ağzını kapatsaydın, sabah kalkınca içerdim ben." dedikten sonra hızlıca yataktan kalkıp çalışma masasına doğru ilerledim. "Şimdi içine tozlar uçuşmuştur koca gece." dedim sıkkın bir tavırla. Oysa ki oda da at tepiştirmiyorduk.
"Borcum olsun." dediğinde Mazlum, aklıma varlığı ancak geldi. Yine tüm 'çocuksun' iddialarını kanıtlamak ister gibi yanında saçma salak davranışlarda bulunuyordum. Ben yerimde huzursuzca kıpırdanırken, o dirseklerinin üzerinde doğrulmuş halime, tavrıma gülümsemekle meşguldü.
"Mazlum." dedim yatağa doğru tedirgin bir adım atarak ve ardından sağ elimle odanın kapısını işaret ettim. "Sen gidip, elini yüzünü yıkasan bende." dedikten sonra boynumu sola doğru büktüm. "Bende o arada üstümü değiştirsem olur mu?" dedim. Dedim ama Mazlum yatağa sırt üstü bırakınca kendisini ağzım şaşkınlıkla açıldı.
"Gözlerimi kapatsam?" dedi kaşlarını havalandırıp yüzüme bakarak.
Sanki biri ayaklarıma beton döktü, hareket edemedim. Ellerim titreyecek diye şortumun üzerine bastırdım avuç içlerimi. Hoş titremese ne? Çoktan avuç içlerim terlemeye başlamıştı bile. Mazlum vereceğim tepkiyi an be an izlediği için daha çok geriliyorum. Yüz ifadesini görmeye dayanamadığım için gözlerimi yumdum. Ona doğru bir adım atmamı istiyordu anlıyordum ama kim kime bir hafta, on günde alışabiliyordu ki? Hele de benim gibi biri nasıl alışsındı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...