Mazlum Doğan
Bir tatil adı altında yapılan kaçamak ancak bu kadar huzur verirdi sanırım. Arkadaş grubumun yaptığı tüm aymazlıklara rağmen, Yıldız'ın attığı kocaman hayali adımlar benim için tüm kötü anların üstünü örten şekildeydi.
Tüm bu iyi hissetmeler eve varana kadar sürdü. Eve vardığımızda Melahat ablamı ve yanında ekürisi haline gelen Seda'yı görmek hepimiz için bir duraksamaya sebep oldu. Annem bizi mahcup bir yüz ifadesiyle karşıladı. Aslında en çok kızdığım noktalardan biride bu idi. Annemin evine geleni kovamayacağını bilen ablamın, bunu su istimal etmesi.
"Çocuklar." diye annem okuldan dönüyormuşuz gibi heyecanla karşıladı bizi. "Hoş geldiniz. Nasıl geçti tatiliniz?" Evin girişinde çantalarla kalan üç beden oluverdik bir anda. Annem yönünü Yıldız'a çevirene kadar. "Yıldız." diyerek Yıldız'a doğru kollarını uzatıp sarıldı. Ardından Yıldız'ı omuz başlarından tutarak bir adım geri çekildi annem. "Dinlenebildin mi yavrucum? İyi geldi mi tatil?" Yıldız'ı baştan ayağa süzeyim derken diz kapakları gözüne ilişti annemin. "İhh!" dedi sağ elini ağzına kapatarak. "Düştün mü yavrum sen? Ne oldu?" Ne oldu kısmına geçiş yaptığında çoktan sorgular bakışları bana dönmüştü annemin.
"Aman anne!" dedi Ümran sağ elini havada sallayıp, salona adımlayarak. "Hüseyin abimler ve zırtapozlukları. Büyütülecek bir şey yok." dedikten sonra kendisini salondaki tekli koltuğa bıraktı. "Oğlun, yeterince büyüttü zaten."
"Yıldız." dedim sağ kolunu hafifçe okşayarak. "Duş al artık. Kavruldun tuzdan."
"Ay vallahi sizi bir başınıza bir yere göndermek dert zaten." dedi annem bıkkın bir tavırla. "Yakmışsınız yavrucağın da canını. Ah o Hüseyin gelir ama bu kapıya."
"Emine teyze." dedi Yıldız ılıman bir tonda. Annemin içinden çıkan horoza şaşırdığı yüzünden okunuyordu. Gülmemek içinse kendisini tutuşu, gülse daha az belli olurdu. "Bir şey yok gerçekten. Mazlum da boşuna abarttı. Hem." diyerek dönüp Ümran'a kaş çattı. "Ümran'a ne bakıyorsun sen. Benim boşluğuma geldi, düştüm. Büyütülecek bir şey yok yani."
Annem tam evhamlı ana moduna devam edecekti ki, araya ablamın sesi karıştı. "Kız, Yıldız!" diye seslenince Yıldız ile birlikte benim, Ümran'ın ve anneminde bakışları kendisine döndü. "Neredeyse yıl olacak evleneli. Hala teyze, amcamı güdüyorsun? Sanki kendi anası çok kıymetli olan kızlar gibi." dedikten sonra arkasına yaslanıp, sol bacağını sağ bacağının üstüne atıp tepeden bir tavırla devam etti. "Bir ana, baba kelimesi duyabilmek için daha ne yapsın bu insanlar sana? Evi üzerine mi yapsınlar?"
"Ben." diyerek ağırca yutkundu Yıldız. Ve ardından bakışları anneme döndü. "Ben, sadece." dedikten sonra başını iki yana sallayıp omuz silkti. "Alışkanlık."
Aslında Yıldız'ın gözlerinde tereddüt vardı. Annemin buna dair serzenişte bulunup, bulunmadığının tereddütü. Ve aynı tereddüt Yıldız'ın gözlerinde gördükten sonra benimde yüreğime yerleşti.
"Yok, kuzum." dedi annem anaç bir tonda. "Sen bakma Melahat'a." Açıkçası Yıldız ile annemin arasındaki sözsüz iletişimi kıskanmamak elde değildi.
"Yıldız, yukarı hadi." dedim dik bir tonda. Seda buradayken konuşacağımız şeyler değildi ve Seda buradayken ablam, benim yıllardır tanıdığım, bildiğim ablam hiç değildi. "Çadırları yerleştirip geliyorum bende." dediğimde Yıldız başını tamam dercesine salladı.
Oysaki ben yukarıdayken rahatça duş alıp, giyinemeyeceğini ikimizde biliyorduk. Ama ikimizde öyle bir şey yokmuş gibi davranmayı tercih ettik.
Yıldız yukarı çıkınca, bende arabadan çadırları alıp aşağı kata yerleştirdim. Aşağının kapısını kapattığımda ablamın, duyayım diye yüksek sesle konuşmasını işittim. "Bir hoş geldiniz bile demiyor. Ne örf biliyor, ne adap!" dedikten sonra cıkladı. "Verin siz daha yüz. Onu köpek gibi kapı önüne atana ana desin, size hala dirsek göstersin." dediğinde dayanamadım ve koridordan başımı çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...