Selam 👋🏻
Şuraya sizi yarıda bırakmak istemeyen bir Gökçeş çizelim.
Allah kısmet ederse, pazartesi görüşmek üzere.
Sağlıkla kalın 🎈
Yıldızlarınız hep parlasın 💫
Bölüm şarkısı; Emre Akbay - MevsimMazlum Doğan
Kendini bilmez bir çocuğun davranışları yüzünden Yıldız'ı ağlattığı günden beri, içimdeki sıkıntıya hiçbir çözüm bulamadım. Sıkıntım sadece Yıldız'ın ağlamasından değildi tabi.
İlk sınav sonuçları açıklanacaktı ve ben kendimde bu anları, heyecanları yaşamış bir insan evladı olarak yürekte bıraktığı izleri biliyordum.
Ama...
Ama işte içimde bir yer öyle bir 'Azıcık bencil ol.' diye bağırıyordu ki, akıl alır gibi değildi.
Bu konuda betimleme yapmak ne kadar doğru bilemesemde, sırat köprüsünde yürüyor gibi hissediyordum. Ya da belkide bıçak sırtı demek daha doğru olabilirdi. Kendimi bıraksam uçsuz bucaksız bir sonsuzlukluk. Tek başıma düşecek olsam, amenna. Peşim sıra Yıldız'ı da çekeceğimin bilincinde olmak ise içimi yakan yegane sebep.
Bir insanın yıllardır kurduğu hayalleri baltalamak olur iş miydi? Bunca yıl, yediği tüm o iç yakıcı dayaklara baş kaldırmasının sebebini elinden alacak olmak hiç vicdana sığar mıydı?
Peki uçmak için can atan bir kuşa, gel benim altın kafesimde bir ömür kal demek kul hakkına girmez miydi?
Üniversiteye gittiği vakitte, kaç Turgay görecekti belli değildi. Çoğu da, sırf kendi arzu ve istekleri uğruna başkasının yavrusuna acımayan tipler olacaktı. Belki Yıldız'ın da birine gönlü kayacaktı. Belki aşık olup, özgürce göğe doğru kanat çırpacaktı.
Benim Yıldız'ın hayatındaki tek görevim ise; o göğe doğru kanat çırpabilsin diye etrafındaki paslı kafes tellerini ortadan kaldırmaktı.
Kaldırdığım paslı kafes tellerinin, bana pranga olacağını bile bile...
Odanın kapısı aniden açılınca gözlerimi yumdum. İşte dedim içimden ilk kanat çırpışının sesini duymanın vakti geldi Mazlum. Bencilliğini bir kenara koyup, onun mutluluğuyla mutlu olmak zorundasın. Ellerinde can buluyor olması, o canın sahibi olduğun anlamına gelmez. Yol arkadaşlığının, hancılığının hakkını ver.
Aniden üzerime doğru koşan bedeninin, bedenimde duraksamasını beklemiyordum. Beklemediğim aslında bu da değilmiş. Başımı hafifçe sağa doğru çevirmemin tek sebebi, yüzünü görebilmekti. Yüzünden ne olduğunu okuyabilmekti. Yüzünü göremedim. Gözlerim ani bir etkileşimle görme yetisini kaybetti sanki. Bu etkileşimin sebebi ise Yıldız'ın dudağıma değen dolgun dudaklarıydı.
Sanki günlerce yoğun bakımda yatmışım ve yoksunluğunu çektiğim suyu, pamuk yardımıyla dudaklarıma sürtüyorlarmış gibiydi yaşadığım an.
O kadar narin, o kadar hafif, o kadar yetersiz ama hayata bağlayıcı ki tarifi imkansız.
Gözlerimi açtığımda, günler sonra ilk kez gözlerimi açmış gibi hissettim. Peşi sıra Yıldız, "Özür dilerim." deyince, ben içimden teşekkür ederim dedim.
Her bir özürüne, bir teşekkür.Bir teşekkürüm bana bu eşsiz anı yaşattığı için iken, diğer teşekkürüm hayallere kapılmamamı sağladığı içindi.
Yanlışlıkla öptüğü için özür dileyen bir kadın vardı hayatımda. Hayatımda en çok olmasını istediğim ama asla olacağına ihtimal vermediğim bir kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
Chick-LitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...