Bölüm şarkısı, Bülent Ortaçgil - Yüzünü Dökme Küçük Kız
Hayatınıza, 'küçük fare' diye nitelendirdiğiniz, küçük bir kedi aldıysanız yaşam pekte artık kolay olmayacaktır demektir.
Yıldız, yıldızlı yollarda yürümesi dilenicek yapıda bir insandı. İnsandı diyorum, çünkü benim için gerçekten kadın sınıfında değildi. Bunu dillendirmeme rağmen, gece kabus görürken adımı sayıklaması aslında hiçbir şeyin söylemle atlatılamayacağına da işaretti. Huzursuzdu, anlıyordum. Lakin huzursuzluğu o kadar çok elle tutulur bir vaziyetteydi ki... Bende yarattığı etkinin de kendisi farkında değildi.
Aklınızın hiçbir köşesinde evlenme gibi bir düşünce yok iken, birden birine umut olma ya da herkesin kötü olmadığını göstermek için girdiyseniz bir yola ve üstüne bir de sapık, fırsatçı ve sadistmişsiniz gibi bir muamele sergileniyorsa size karşı, normal şartlarda doğal seleksiyon ile aldığınız nefesleri bile alamıyordunuz.
Yıldız, uyuduktan sonra dahi alamadığım gibi.
Çünkü yatak içerisinde hareket edersem ve bunu hissederse, yanlış yorumlayacağını bildiğimden olsa gerek taş kesildim. Yatağın kendisine ait olan tarafında, sırtını boşlukta bırakacak kadar tedirgin ve huzursuz bir şekilde yatarken o, ben sağımdan soluma bile dönemedim bile ürkecek diye.
Ürkecek ve düşecek diye almaya korktuğum derin nefeslerim, Yıldız'ın vücudunun aniden gerilmesi, peşi sıra ellerini yüzüne götürmesi, üzerine verdiği tepkilerle sekteye uğrarken, adımı yalvarırcasına sayıklamasıyla komple kesildi.
Yanımda sözde karım sıfatıyla yatan bir kız çocuğu sayesinde, gecenin kör bir vakti varlığımdan iğrendim.
Belki de hareketlerime dikkat etmemiştim. Ya da benim için gayet doğal olan imalar veyahutta davranışlar Yıldız için bir çeşit işkence yöntemiydi.
İş çığlık boyutuna vardığında ister istemez elimi ağzına kapattım. Oysa ki gördüğü kabustan sıyrılması için kendisini dürtmeye çekinsem de defalarca adını sayıklamıştım.
Her Mazlum, deyişine bir Yıldız.
Elim ağzına kapandığın da ve gözlerini şimşek hızıyla açtığında, o cennet yeşili diye nitelendirebildiğim gözlerde kan gördüm ben. Kendisinin katiline bakan bir çift göz gördüm ben. Kendi ölümünü canlı canlı izlemiş bir insanın, ölmüş ruhunu gördüm ben. Çektiği acıyı gözleriyle bağırırken, dili lal olan bir insan gördüm ben.
Oysa ki bana bakmadığı anlarda, etrafa ne kadar da umut dolu ve enerjik bakıyordu. Gözleri bana değdiğinde ise tüm canlılığını kaybetmiş, ölü bir bedenin ruhsuz gözlerine dönüyordu.
Her ne kadar geçti, kabustu desem de bir müddet sonra istemesem de sol kolumla bedenini sabitlemek zorunda kaldım. Hayır, Yıldız'a söylediğimin aksine birileri duyarsa ben rahatsız olmazdım. Ama biliyordum ki yarın kendisine normal bakılsa bile, bana acıyarak bakıyorlar diye düşünecek ve rahatsız olacaktı. Neden sonra sakinleşince aklıma tek yapılacak olan su getirme eylemi gelirken, adımı sayıklama sebebini sordum.
O değil ama gözleri yanıtladı.
İkimiz içinde bir cehennem azabına dönüşen odadan, kendimi dışarı atabildiğim için ben şanslı olandım. Su getirmeye bile gidemeden önce kendimi banyoda elimi yüzümü yıkarken buldum. Bununla da yetinmeyip, benim görmediğim rüyayı çeşmeye anlatıp, bir daha görmesin diye suya dert yanarken buldum kendimi. Benim dert yanmam ne kadar etkili olurdu bilmesem de, sebebi olmadığınız bir eylemi telefi etmek o kadar kolay değildi. Mutfaktan aldığım suyla odaya geri dönerken, birazdan yüzüme bir katilmişim gibi fırlatılacak bakışlara hazırladım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
Genç Kız EdebiyatıKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...