5. Bölüm

51.3K 3.3K 910
                                    

Bölüm şarkımız; Mabel Matiz - Yaşım Çocuk

"Biz." dedi Mazlum dik bir tonda. Sandalyesini geri itip ayaklandı. "Biz, biraz hava alalım."  Hafifçe eğilip, sol koluma dokundu. "Hadi Yıldız. Ümran toparlar buraları."

"Ablacım." dedi Melahat abla yüksek bir tonda. "Şaka yapıyorsanız hiç komik değil." derken başını iki yana sallamayı ihmal etmedi. Başımı masadan kaldırdığım da Melahat ablanın öfkenin gözleriyle karşılaştım. "Tamam." dedi bana doğru bakarak. "Yıldız'a bende üzülüp acıyorum. Ama kimse sırf acıyor diye biriyle evlenmemeli." Bence de evlenmemeliydi. Kendisini başımla onayladım. Haklısın diyecektim ama Mazlum sol kolumdan yukarı doğru çekince konuşamadan ayaklandım.

"Biz şaka yapmıyoruz abla." dedi beni ayağa kaldırdıktan sonra. "Seni de anlıyorum, bir şaşırdın haklısın." diyerek devam etti. Haklı olduğuna hepimiz hem fikirdik sonuçta. "Ama sergilediğin tavır, çok yanlış ve ben." dedi çenesini havaya dikerken. "Bu seferlik görmezden geliyorum. Biz şimdi işlerimizi hallediyoruz, sende biraz oturup ağzından çıkanları düşünüyorsun." dedi ve beni hafifçe kolumdan çekti. "Hadi Yıldız gidelim. Hem anahtarı da çoğaltırız."

Mazlum'un yönlendirmesiyle mutfaktan "Hoşça kalın." bile diyemeden çıktım. Kapının önüne çıktığım da ne giyeceğimi düşünürken, önümde beliren bir çift spor ayakkabıyla şaşırdım. Kim ne ara bu kadar hazırlık yapmıştı aklım almıyordu! Ayakkabıları hızlıca giydim. Merdivenlerin aşağısında bana elini uzatmış bir şekilde duran Mazlum'a göz ucuyla bir bakış attım. Tutmayacaktım! Tutmazdım da şayet karşı ki evimin penceresinden izleniyor olmasaydık.

Uzattığı sol elinin içerisine sağ elimi bıraktığım da, parmaklarımız birbirine geçti. Sanki yıllardır bu an, yaşanıyormuş gibi. Sanki her gün el ele tutuşuyormuşuz gibi. Sanki bu bizim için sıradan bir ritüelmiş gibi.

İkimiz de ne bir tek kelime ettik mahalleden çıkana kadar ne de ellerimizi ayırdık. Mahalleden çıktıktan sonra da elini ilk çeken ben oldum. Yan yana sessiz yürüyüşümüz bir çay bahçesinin önüne geldiğimiz de son buldu. Mazlum sanki elimi az önce elinden çekmemişim gibi tekrardan elimden kavradı. Bana her izinsiz temas ettiğinde yay gibi geriliyorum. "Gel önce bir kahve içelim."

Sormayıp, çekiştirdiği için itiraz etme olasılığımda olmadı. Karşılıklı oturup, kendimize birer kahve istediğimiz de de aramızda ki sessizlik sürdü. Ben etrafımda ki dertsiz tasasız insanları izlerken o da daha çok verdiğim tepkileri izliyordu. Önümde ki kahveden bir yudum alırken, bana bakmasına da suskunluğuna da dayanamadım. Ve sessizliği ilk bölen benim çekingen sesim oldu. "Melahat abla." dedim yerimde huzursuzca kıpırdanarak. "Haklıydı. Biliyorsun değil mi?"

Başını evet dercesine ağırca sallarken, cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. Sigarayı görmeye tahammülüm olmadığından olsa gerek derin bir nefes alarak başımı başka yöne çevirdim. "Haklı olman demek." diyince başımı kendisine çevirmek durumunda kaldım. "İstediğini, istediğin şekilde, istediğin yerde söyleyebilirsin anlamına gelmiyor ama." dedi ve sigarasından derin bir nefes aldı. Elmacık kemikleri, çektiği sigara dumanıyla içeri göçtü. Resmî tatil olmasına rağmen, sabah yeni traş olmuş gibiydi cildi. Belki de nikah merasimi dolayısıyla traş olmuştu bilemiyorum. "Bak Yıldız." dediğin de yüzünü incelemeyi bıraktım. Yoksa sol yanağında ki bene kadar değinecek gibiydim. "İnsanlar konuşur. Kimin ne hissedeceğini düşünmeden konuşurlar. Onlar konuşurlar ama onlar senin onları duyduğun kadar vardırlar." Başını iki yana sallayarak devam etti. "Duymayacaksın. Duydun mu? Orada ben mi varım?" diyerek devam etti ve sağ elinin baş parmağı ile kendisini gösterdi. "Bana bakacaksın. O cennet yeşili gözlerini ilk bana çevireceksin." Yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluştu. "Ama sen değil bana bakmak, başını yerden kaldırmıyorsun Yıldız." dedi kederle. "Biz." dedi ve ikimizi işaret etti. "Seninle karı koca mıyız?" diye sordu ama ben cevaplamadan kendisi devam etti. "Değiliz." dedi başını iki yana sallayarak. "Biz seninle yol arkadaşıyız. Senin bir köprüden geçmen gerekiyor." derken ağzının içerisinden saldığı sigara dumanı yüzümü yalayınca gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. "Ben de sana eşlik ediyorum. Önüne bir engel çıktığında, bir taş koyulduğun da veyahutta biri seni ittiğinde ilk bakman gereken insan yol arkadaşın." Başını hafifçe eğip, gözlerime odaklandı. "'Atlayayım mı? Atlatabilecek misin? Elimi tutacak mısın?' diye sorman gereken tek insan yol arkadaşın. Başkası değil." diyerek sigarasını söndürüp, oturduğu yerde doğruldu.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin