10. Bölüm

45.8K 3.2K 657
                                    

Yıldız çiçeğinin bir açılıp bir kapanmasıyla tamamladığımız günü sonlandırıp, eve vardığımız da evin ortamı gayet sakindi. Sanırım yıllar önce bir delilik yaparken ayrıldığım evimin en çok bu yanını özlemiştim. Bazı kokular vardır ki, insana huzuru iliklerine kadar hissettirir. Annem ile babamın bulunduğu her alanda bu kokuyu hissetmemin nedeninin, aralarında ki bağdan olduğunu büyüdükçe anladım. Büyüdükçe diyorum çünkü bu bağın kalibren olmayan bir insanla kurulamayacağını anlamamı, evimden uzaklaşmamı sağlayan sebepler olmuştu.

Akşam yemeği bol sohbetli geçtikten sonra bahçede babamların, oda da Yıldız'ın olması nedeniyle kendimi ikinci katta ki balkona attım sigara içebilmek için. Dakikalar sonra Yıldız, onun yanında sigara içmemek için uğraşmıyormuşum gibi dibimde belirdi. Elindeki içi çay dolu fincanlardan ikisini de bana uzatınca şaşırdım. Çatılan kaşlarıma eş, sigaramı dudaklarımın arasına sabitlerken, dumanın da gözüme kaçmasıyla gözlerimi kısarak uzattığı fincanları elinden aldım. Fincanları bana uzattıktan sonra sol koltuk altında bir beyaz kağıt görünce, ona verdiğim ödevi yaptığını zannettim. Zannettim diyorum çünkü Yıldız koltuk altında ki kağıdı çıkardı ve gözümün içine baka baka önce ortadan ikiye ayırdı sonra da ayırdığı iki parçayı birleştirerek tekrardan ikiye ayırıp, dört eşit parçaya bölünmesini sağladı.

Mimik oynatamadım. Elimdeki fincanlardan çok, yaptığım hamlenin sonuçsuz kalması ağır geldi. Gözüme kaçan dumandan çok, yanlış yol seçip bir de üstüne incitmiş olmak yaktı gözlerimi. Ayırdığı kağıtları önümde salladıktan sonra tok bir sesle konuşunca, Yıldız'a ulaşmanın gökyüzünde ki bir yıldıza dokunmak kadar zor olduğunu fark ettim. "Al sana adım." dedikten sonra imayla kaşlarını havalandırıp, avuç içinde kağıt parçalarını büktü. Yırttığı kağıt parçalarını top haline getirip, balkonun iç pervazına bıraktı ve dönüp sol elimde ki çay fincanını aldı. Boşa çıkan sol elimle, dudaklarımın arasında ki sigarayı çektim. "Çayına süt koymadım, istemezsin diye ama bu sefer de demli olmuş bu demezsin inşallah?" diye devam ettiğinde tam olarak neye öfkelendiğini anlamaya çalışıyordum. Yıldız, yüzüme baktı baktı ve gözlerini kısarak kıkırdadığında dudaklarıma sigaramı tekrardan götürürken duraksadım. "İç, iç." derken başını aşağı yukarı imayla salladı. "Birazdan üç tane bir araya sarıp, yakacaksın." dedikten sonra dirseklerini ahşap balkon korkuluklarına yaslayarak karşı ki eve bakmaya başladı.

"Ne oluyor Yıldız?" dedim onun gibi kollarımı ahşap korkuluklara yaslarken. Sol kolum, sağ kolunun ürpermiş tenine değince onun gibi ürperdim ama kendimi geri çekmedim. "Bir şey mi oldu yoksa sıkıntıdan sarmaya yer mi arıyorsun?"

Yıldız, gözlerini karşı ki evin camından çekmeden gülümsedi. Yıldız'ın mutlulukla çok nadir gülümsediğini görsem de, yüzünde ki gülümsemenin mutluluktan olmadığını anlayacak kadar şahit olmuştum yine de mutlu gülümsemelerine. Yıldız derin bir nefes aldı ve aldığı derin nefesi rahatlamak istercesine başını göğe kaldırarak, gökyüzüne saldı. Tekrardan bakışlarını eve sabitlemeden önce gözlerini gözlerime dikti. "Sana hiçbir şey yazıp vermeyeceğim." dediğinde peki dercesine başımı salladım. Ben psikolojik bir danışman değildim. Elbette her attığım adım doğru olacakta değildi ama istemiyorum demek varken neden hır güre yer arıyordu onu anlamıyordum. Utanmasam, kavgayı gürültüyü özlediğini düşünecektim. "Vermeyeceğim çünkü." dediğinde odağımı gözlerine çevirdim. "Yaşadığım hiçbir şeyin somut bir şekilde elinde, etrafımda, hayatım da olmasını istemiyorum." dediğinde anlamadığım için kaş çattım. "Ben şimdi." dedikten sonra sırtını dikleştirdi ama ahşap korkuluklardan temasını da çekmedi. "Sana anlatacağım." dedikten sonra bana sağdan bir bakış attı. "Sindirebilmek için sigara paketini mi bitireceksin yoksa sindiremeyip kendini mi bitireceksin, birlikte göreceğiz." dediğinde ise yutkunamadım. Artık yüzüm nasıl bir hal aldıysa bedeninin tamamını bana çevirdi Yıldız. Ve yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "Mazlum." dedikten sonra sanki gözleri iri değilmişçesine daha da irileştirdi. "Hiçbir şeye katlanmak zorunda değilsin." Başını iki yana salladı olumsuz mana da. "Hele de benim için-" dediğinde ise devam etmesine izin vermedim.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin