7. Bölüm

44.2K 3.2K 508
                                    

Bölüm şarkısı; Cem Adrian - Kurtar Beni
(Artık YouTube videosu eklenmiyor bölüme, nedendir bir fikrim yok)
🌟'ları doldurursak minnet duyarım.
Keyifli okumalar 🎈

Okuldan çıktığım da sabah ki halimden eser yoktu. Mazlum varken rahat davranmak kolaydı. En azından sokaktayken kolaydı. Çünkü karşıma Hurşit veyahut Halim'in çıkma ihtimali yoktu. Hurşit'in ismi lazım değil arkadaşının çıkmasının ihtimali ise hiç yoktu. Çıksa bile nedense bulaşmazlar diye bir rahatlama vardı içimde. Ama yalnız başıma eve dönerken, ne başımı yerden kaldırabildim ne de eteğim uçuşmasın diye tutmaktan geri durabildim.

Sahi ben sabah bol keseden attığım üzere her sabah bu etekle, bir de duvar tepesinde nasıl okula gelecektim?

Şükür ki, kazasız belasız eve ulaştım. Dönüp solumda kalan eve bakmadım bile. Oysa ki o evde bir anne, bir de kardeş bırakmıştım ardımda. Anahtarım olmasına rağmen, kapanmadığı için açılacak bir kapı olmadığı gibi pat kadanak da eve giremedim. Sinekliği açıp, ayakkabılarımı çıkardığımda mutfaktan harika kokular ulaştı burnuma.

Acıkmıştım. Ve sabah yediğim iki lokma yemek ile duruyordum çünkü Mazlum'um bıraktığı parayı almayıp, olduğu yerde komodin üzerinde bırakmıştım. Midem bu düzene alışık olduğu için yadırgamamıştı. Zaten birde elden para alıp, borcumu harcımı büyütme derdinde değildim.

Hafifçe seslendim içeri doğru. "Emine teyze." Sanki kendi evime gelmiyor gibiydim. Hala komşumun evine geliyordum bence. "Ben geldim." dedim ılıman bir tonda.

"İçeri girsene kızım." diye bağırdı mutfaktan Emine teyze. "Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda ise kapıdan içeri adım bile atamadığımı fark ettim.

"Ha." dedim mutfağa doğru adımlarımı yöneltirken. "Bir şey olmadı sadece geldiğimi haber vermek istedim." dediğimde mutfağın kapısına varmıştım. "Ne yapıyorsun?" diye gülümseyerek sordum. "Kolay gelsin." diyerek çekingen bir tonda devam ettim.

Emine teyze önünde ki çorbayı karıştırdıktan sonra kaşığı kenarı bıraktı ve iki elini beline yerleştirerek bana doğru döndü. "Akşam yemeği." dedi sesli bir nefes vererek. "Birazdan herkes gelir." dedikten sonra bana başıyla merdivenleri işaret etti. "Hadi git üstünü değiştir. Yemeğe kadar ödevin neyin varsa da bitir kuzum. Hadi." dediğinde anaç bir tonla boğazımda ki yumruyu yutkunarak bile atlatamadım.

Şu sıradan cümleyi, bir gün eve geldiğim de annemden duyabilmek için nelerimi vermezdim oysa ki. Ne kadar basitti değil mi? Okuldan eve gelen yavruna yemeğe kadar dinlen, ödevini yap demek. Ama bunu duymak benim gibi çocuklar için o kadar lükstü ki. Hiç duyma şerefine nail olamadığınız gibi hiçbir şeyiniz olan bir insandan duyduğunuzda da altında eziliyordunuz.

"Ben." dedim tekrar ve tekrar yutkunarak. "Üstümü değiştirip sana yardım edeyim." diyerek gülümsedim.

"Ay, hayır!" dedi Emine teyze bir çırpı da. "Sonra biz bahçede otururken, sen ödev yapmak zorunda kalırsın." dedikten sonra elini hava da salladı. "Ana sözü dinleyin azıcık. Ödevlerini bitirmeden aşağı inmek yok." dedi itiraz istemeyen bir tonda.

"Tamam." dedim ve iki elimi havaya kaldırdım. "O zaman ben hemen halledip geliyorum." Gözlerini tamam dercesine kapatıp, arkasını dönünce bende el mahkum sırtıma çantamı geri takıp merdivenleri tırmandım.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin