20. Bölüm

42.2K 2.8K 469
                                    


Mazlum Doğan

"Lan, harbi bulmuş kendi prensesini!"

Bugüne kadar bu sesi duyupta, gülümsemediğim hiçbir an olmamıştı. Ama geliş zamanlamaları öyle bir andı ki! Yıldız ile yakın olduğum tek anda gelip limon sıkmaları yüzünden, Hüseyin'in şaşkın ses tonuna bile gülümseyemedim. Başımızı sesin geldiği yöne çevirdiğimizde ikimizde nefes nefese idik.

Benim nefesimin sıklaşmasının nedeni suya batıp, çıkmamız değildi. Yıldız'ın elleri çıplak omuzlarımdaydı. Benim ellerim Yıldız'ın çıplak belinde idi ve Yıdız bundan zerre rahatsız değildi. Aniden girdiğimiz bu yakın tensel temas, haliyle benim benliğimi alıp bambaşka diyarlara sürükledi.

İlk defa bir kadının tenine değmiyor oluşuma rağmen, Yıldız'ı bu kadar özel kılan ne idi? Yasak olması mı? İmkansız olması mı? Yoksa Yıldız'a karşı içimde yükselmeye başlayan derin duygular mı? Gerçi nedeni her ne olursa olsun, sonucunu değiştirmeyecekti. Yıldız hak ettiği şekilde güvende, istediği ve sevdiği bir erkekle huzurla yaşayacaktı günü gelince.

"Lan oğlum!" diye tok bir sesle seslendi Metin. "Valla  evlilik cüzdanını göstermeden, altın maltın yok."

"Hem öyle gizli kapaklı evlenmekte nerede görülmüş?" dedi gülerek Hüseyin'in karısı Tuğçe. "Biz sana böyle mi öğrettik?"

Geldikleri anın zamanlamasından ötürü, ben tüm bildiklerimi unutmuş bir vaziyette olduğum için gülüp, başımı iki yana sallamakla yetindim. Gözüme Yıldız'ın şaşkın suratı iliştiğinde gülümsemem genişledi. Alt dudağını dişleyişi ve yanaklarının pespembe oluşu nedeniyle gören kesinlikle yatakta basıldık sanardı.

"Sana da merhaba yenge." dedi Atıf daha kibar bir tonda. "Biz inanmadan geldiğimiz için, bodoslama daldık." dedikten sonra Hüseyin'in sağ omzuna elini atıp, sıktı hafifçe. "Sen bizimkilerin kusuruna bakma. Keyfinize bakın siz."

Yıldız, kucağımda titrek bir nefes alınca tüm dikkatim ona yöneldi. "Yıldız." dedim içten bir tonda. İçimdeki sıcak iklimi, biraz bu işlerden anlıyor olabilseydi hissedebilirdi. "Ayakların yere değiyor olması lazım. Sen burada bekle, ben sana havlu getireyim."

"Neden?" dedi şaşkın bir vaziyette fısıltıyla. Çok güzel olmuşsun sevgili karıcığım, bu bikiniyi alırken dolgun göğüslerini düşleyemediğim için ahmaklık etmişim demek isterdim. Ama muhtemelen böyle bir şey söylemeseydim, Yıldız onu güzel buluşuma üstüne kıskanışıma zerre takılmaz aksine sen iki saattir benim göğüslerimi mi dikizliyorsun diye bana atar gider yapardı.

"Üşüyeceksin." diyerek aklıma ilk gelen saçma bahaneyi savurdum.

"Bu havada mı?" diyerek Yıldız ellerini omuzlarımdan indirdi. Keşke elleri, hep orada kalsaydı. Yıldız'ın nefesini solumak, gün geçtikçe yetmemeye başlamıştı. Ve bu ne yazık ki benim için iyi bir şey değildi. Yakınlığını, sıcaklığını özlüyor oluşum olacak iş değildi.

"Haklısın." dedim gülümsemeye çalışarak. "Az önce üşüyorum deyince sen, ben bir an üşürsün diye düşündüm."

"Sen, az önce yaptığının üstünü kapatmak için numara mı yapıyorsun?" dedi Yıldız muzipçe gözlerini kısarak. Kendince haklıydı. Havluyu kabul etmemesine kırılacak kadar ne yaşamıştım sonuçta değil mi? "Aklımı aldın Mazlum." diyerek kocaman gülümsedi. Gözlerim gülüşüne takıldı. Her şeye inat, hatta başına tüm gelenlere inat olsun diye sanki yüzüne kondurabilmesi için muhteşem bir gülüş bahşetmişti yaradan. Kafa tutuşunu, nasılda gülüp geçiyorum ama diye insanlara gösterebilsin diye dolgun iki dudağa sahipti. "Akşama kabus görürsem ve uyuyamazsan, sebebi sensin. Ölüyorum sandım ya."

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin