Bölüm şarkısı; Nil İpek - Papatya
Hatamız varsa affola.
Hepinizi öper, parlattığınız yıldızlardan daha çok göğünüzde yıldız bulunmasını dilerim.
Keyifli okumalar 💫Banyoya girdiğimde alev alıyordum. "Ne banyosu ya?" dedim dişlerimi birbirine bastırarak. "İllaki bana havlu attıracak," diyerek hızlıca ayaklı lavaboya doğru ilerledim. Ayaklı lavabonun üzerindeki aynadan aksime bir bakış attım. Yüzümü buruşturdum. Her yerim kıpkırmızıydı panikten. "Havlu değil, resmen yılan gibi deri atmışım." Çeşmeyi açıp, sağ avuç içime su doldurup yüzüme çarptım. "Ah Mazlum, ah! Yaktın beni!"
Sesli bir nefes verdim.
Panikle banyonun içerisinde dolaşırken mahkumlar gibi, suyu açmak dahi aklıma gelmedi. Onun yerine aklıma bambaşka, saçma sapan düşünceler geldi. "Ya birinin işeyesi tutarsa?" diyerek sol elimle yüzümü sıvazlayıp, kesik bir nefes aldım. "Tansiyonum yükselmese bari," deyip hızlıca ofladım. Oysaki tansiyonum yoktu. "Bu sefer kesin kriz geçiren ben olacağım Mazlum değil." Hırsla gözlerimi kıstım. "Utanmaz," dedim aksi bir tonda. "Nasılsa kendi ailesi. Basılsak zerre yüzü kızarmaz bunun!"
Banyonun kapısı açıldığında, şoklanmış bir halde kaldım. Başım sola döndüğünde hem Mazlum'u gördüğüm için rahatladım hem daha çok heyecanlandım.
Mazlum, banyoya girdikten sonra kesinlikle kalbim atmayı bıraktı.
Nefesimi tuttum.
Yanaklarım alev alev yanıyordu.
Yanaklarımın yanışına tezat bir şekilde kasıklarım adet olacakmışım gibi sızlıyordu."Suyu açmamışsın," diyerek banyonun kapısını kilitledi Mazlum. Mazlum konuşunca, hızlı aldığım nefeslerimden dudaklarımın kuruduğunu hissettim. Hızlıca dilimle, dudaklarımı ıslattım. Ve alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Mazlum'un yüzü bana döndüğünde kaşları havalandı. "Soyucaz seni mecbur," dediğinde resmen renk attım. Mazlum renk atmama gülümseyerek, ilerleyip duşa kabinin kapısını aralayıp suyu açtı.
Çamaşır makinesi, makinenin yanında bir duşakabin. Duşakabinin sağında kalan bir klozet ve onun sağında kalan bir el lavabosu. Ortada yalı kazığı gibi dikilen ben ile birlikte oldukça uyumsuzduk. Kutu gibi bir yerdeydik ve duvarlar üstüme üstüme geliyordu.
"Mazlum," dedim panikle. "Bak ben vazgeçtim. Yeminle başıma ağrı saplandı ya!"
"Başım ağrıyor bahanesi için biraz erken değil mi?" deyince Mazlum, ne diyorsun dercesine başımı iki yana salladım. Mazlum üstüme doğru bir adım atınca, bir adım geri kaçmamak için içimden bildiğim tüm duaları okudum. "Dün bir, bugün iki," diyerek dudak büktü hızlıca. "Bu kadar çabuk hevesini alıp, doymuş olamazsın ya!"
İki elimi yüzüne tırmandırdım hızlıca ve "Ne diyorsun?" diye soludum tek seferde. "Bayılacağım heyecandan göreceksin birazdan."
"Ha sen onu diyorsun?" deyince fısıltıyla ağırca yutkundum. Başka ne diyecektim ki? Yangın var diye bağırmama ramak kalmıştı. Ki muhtemelen biri kapıyı çalarsa ilk yapacağımda bu olacaktı.
"Mazlum biz neden anlaşamıyoruz?" dedim yüzümü buruşturarak. "Her şeyde anlaşıyoruz ama böyle anlarda," diye devam ederken ben, elleri belime dolanınca tüm kelimelerim içime kaçtı.
"Çünkü yöntemimiz yanlış," dediğinde dehşete düşmüş gibi gözlerim irileşti. Hiçbir şey bilmiyordum! Ne doğru ne yanlış, mutlu mu oluyor yoksa mutsuz mu? Hiçbir şey bilmiyordum. Yüzüm düştü. Kendimi hiç bu kadar yetersiz hissettiğim bir an hatırlamıyordum.
Mazlum'un elleri üzerime giyerken ters mi düz mü diye bakmadığım tişörtün etek uçlarına gitti. Tişörtümü başımdan sıyırıp aldığında, saçlarım yüzüme savruldu. Ardından sağ eli yüzüme tırmanıp önüme düşen saçlarımı yüzümden çekti. Yine ağırca yutkundum. Hiçbir şey bilmediğimi idrak ettikten sonra hareket edecek cesaretim kalmamıştı. Yinede gözlerinden gözlerimi çekmedim ama. Mazlum'u ilk gördüğüm andan beri yaptığım gibi gözlerine meydan okurcasına bakmaya devam ettim. Çünkü Mazlum bana hep ilk gözleriyle yenildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
أدب نسائيKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...