Bölüm şarkısı; Gökhan Güneş - Sonsuzluğa
Devam edersem, bekleyeceğiniz için kelime kotasında durmak zorunda kaldım. Bir aksilik olmazsa Perşembe tekrardan görüşmek dileğiyle.
Hepinizi çok öpüyor ve seviyorum. Profillerimi takip etmeyi ve yıldızlar ile yorumlarınızı unutmayınız.
Sevgiler♥️
Keyifli okumalar 💫Uludağ tatili beklediğimden iyi ve ferahlatıcı geçti. Bunun en büyük sebebi ise üzerimdeki gerginliği dağıtmak için telefonun diğer ucundan bile olsa çabalayan Mazlum'du.
Diken üstünde olduğum her an da, kendisini aramak istesemde her seferinde "Eğlenceni bölme lütfen," diyerek beni öteledi. Ötelemelerinin nedenini ise; yılbaşı gecesi tamamen anladım.
Mazlum; kendi başıma adımlar atmamı istiyordu. Ve onun yüreklendirmesiyle atabildiğim sarsak adımları; bir baba gururuyla izliyordu.
Biz Mazlum ile bu yola, yol arkadaşı olacağız diye çıkmıştık. Çıkmıştık çıkmasına ama ben o yolda önce Mazlum'un zorluklarla tırmanması gereken dağ oldum. Sonra dikenlerle döşeli patikalı yolu oldum. Dağlarımı tırmanıp aştı. Dikenlerim ayağından çok yüreğine battı ama kanlarını hiç benim yüreğime damlatmadı. Ardından aldı beni koynundaki, küçük bir kız çocuğu yaptı. Saçlarımı ördü, baş ucuma süt dolu bardaklar bıraktı. Kıvrıldığım koynuna küçük bir kız çocuğu olarak yerleştim, genç bir kız olduğumda etrafımdaki kollarını gevşetti.
Şimdi ise yere ayakları sağlam basan genç bir kadına dönüşmemi zevkle izliyor, sabırla bekliyordu. Tüm korkularına rağmen, gurur duyduğunu belli etmekten asla gocunmuyordu.
Eğri oturup, doğru düşündüğüm bir anda; yeni bir karar aldım. Kendi dünyamızı inşa etme kararı...
Lakin aldığım kararı, hemen uygulama gibi bir düşüncem yoktu. Öğrenci işlerinden telefon alana kadar. Bünyesinde; part time olarak görev aldığım kütüphaneye yarı dönem tatili nedeniyle, öğrencilerin olmaması fırsat bilinerek yeni düzenleme yapılsın isteniyormuş. Kim aldığı kitabı getirmemiş tespit edilerek; haklarında işlem başlatacakmış... Hal böyle olunca; Manisa'ya gidemeyişimi fırsata çevirmek istedim. Üç gün içerisinde iki yüz bine yakın kitabın biteceğini düşünmesem de; asıl düşünemediğim başka bir şey vardı. O'da; kütüphaneden çıkıp ev bakacak halimin kalmayışı...
İlk gün kütüphaneden çıktıktan sonra durumumu önce Zeynep ile paylaştım. Ve bu benim için çok sancılı bir süreç oldu. Birlikte eve mi çıksak düşüncesini, hayır ben yalnız çıkmaya karar verdim diye söylemek zannedildiği kadar değildi. Zeynep karşısında; doğum yapacak kadınlar gibi kıvrandığımı fark edince, kucağında müzik dinlediği laptobundaki muzip bakışlarını yüzüme çevirdi. "Bir şey isteyecek gibisin," dedi düşünceli bir tonda. Ardından genişçe gülümsedi. "Ama istemeye çekinen ciğerci kedisi gibisinde aynı zamanda."
Zeynep'in genişçe gülümsemesi içime su serpsede; derin bir nefes alma ihtiyacı hissetim. "Hazır buradayken," dedim ağırca yutkunarak. "Mazlum ile kendime ev bakmak istiyorum Zeynep..."
Zeynep önce söylediğim ile duraksadı. Ardından yüzü düştü ve ben Zeynep'i gereksiz yere umutlandırdığımız için çok üzüldüm. Başını iki yana sallarken; "Panduflara da zor alışmıştım," diyerek omuz silkti. "Senden sonra gelene bu kadar ılıman davranmam."
Oturduğum yatağımdan hızlıca ayaklanarak Zeynep'in yatağına ilerledim. Yatağının ayak ucuna oturup, sağ ayağımı altıma alarak bedenimi kendisine döndürdüm. "Panduflarını," diyerek ayağındaki pandufları işaret ettim gözlerimle. "Benim eve götürürüz ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...