21. Bölüm

39.6K 2.7K 389
                                    

Selamlar 👋🏻
Hasta bir bebesi olan annenin dramıyla geldim arkadaşlar. Haliyle böyle anlarda uykuya dalışları vs çok daha zor oluyor. Gecikme için kusurumuza bakmayın.
Keyifli okumalar 💫

Gece çadıra döndükten sonra Mazlum olmadan uyuyamamam, tam anlamıyla kendi kaleme attığım bir gol idi. Varlığını, kokusunu ve nefes alışını arayacak kadar benliğine alışmıştım. Bu kötü bir şey miydi? Çoğu insan için hayır. Özellikle evli insanlar için kötü değil hatta mutluluk veren, tamamlanma hissini iliklerine kadar hissettiren bir olaydı belki de. Ama benim için... Birgün ayrılacağımızı, ayrılma zorunda oluşumuzu bile bile bunu hissetmek, boynunu urgana geçirdikten sonra kendi ayaklarınla tepmek üzere olduğun tabureden farksız idi.

Ama önümde iki yol var idi. Ya gözlerimin içine bakıp beni incitmekten korkan Mazlum'un yanına gidecektim ve geceyi ikimizinde huzurlu bir şekilde tamamlamasını sağlayacaktım ya da ben çadırın içinde dört dönerek sabahı sabah edecektim. Gerçi ben yanındayken ne kadar huzur buluyordu ya da bulabiliyor muydu anlayamıyordum. Ama sonuçta beni oraya götüren kendisi idi. İstemeseydi götürmezdi değil mi?

Kendi iç mukayeselerimi bir kenarı bıraktım. Daha doğrusu bırakmak işime geldi. Ümran hariç herkes eşiyle birlikte çadırında uyuyordu. Sabah olduğunda ve birimiz bir yandan, diğerimiz bir çadırdan tek başımıza insanların arasına karıştığımızda insanlar bir sorun arayacaktılar. Zaten sırtımdan tutun, üniversite okuyacak oluşuma kadar bir çok sorun aramıştılar. Bu evliliğin gerçek olduğuna inanmalarını neden istediğim ise ayrı bir muammaydı. Buna verebileceğim net bir cevabım yoktu. Hatta Seda'nın kulağına gitmesinden zevk bile alabilecek küçük, hırçın bir kız çocukluktan bile ötürü olabilirdi. Ama her şeyden ziyade yorulmuştum. İnsanlara sürekli biz iyiyiz diye gösteri sunmaktan, yorulmuştum.

Oysaki biz Mazlum ile yalnız kaldığımızda gerçekten iyiydik. Sanki her şey kendiliğinden gelişiyordu. Ellerimiz kendiliğinden buluşuyordu, bedenlerimiz kendiliğinden yakınlaşıyordu. Şayet öyle olmasaydı ve kasti bir yakınlık için Mazlum çaba gösterseydi anlar ve geri teperdim. Ama kendiliğinden olan hiçbir şey için sesimi çıkaramıyordum. Kendiliğinden, eline uzanan elimin suçu Mazlum'un muydu?

Bizi ayrı görürlerse kavga ettik sanarlar bahaneme ek, birde üstüne kolu hamağın iplerinden kesilir ekleyip, elime bir yastık alıp Mazlum'un yoluna gittim.

Beni ve niyetimi anlamıyor oluşuyla şekeri yere düşen bir çocuk gibi yüzüm sallandıktan sonra "Sana yer hep var." demesiyle bir balon furyası sahibi olmuş çocuğa dönüştü yüz ifadem. Başımı göğsüne dayandığımda ise içimdeki tüm balonlar, göğe doğru salındı.

Olmaktan çokça korktuğum bir yerdeydim. Ama ne yazık ki, rahatsız değil üstüne birde memnundum. Ne olacaktı, bilmediğim yolda önüme ne çıkacaktı bilmiyordum ama buralardan gidene kadar içimdeki sesleri dışarı çıkarmamaya karar verdim. Eğer oluyorda, iki gram yanımda huzur bulabiliyorsa elinden almamaktı tek niyetim. Beni iyi hatırlaması bana verebileceği en güzel şeydi.

Mazlum neye iyi ki dedi bilemesemde, benim tüm teşekkürlerim varlığına idi. Yoluma çıktığı günlere minnet ettim. Beni zorla evine sürükleyen, Emine teyze ve Nizamettin amcaya minnet duydum. Beni bağırlarına basan Doğan ailesinin varlığına teşekkür ettim. Bambaşka bir halde, hiç yüzünü bile görmek istemeyeceğim Hurşit'in arkadaşının evinde olabilirdim. İnsan yerine konmak yerine yine önüme bir tas kuru ekmek atılabilirdi. Sırtımdan sopa, karnımdan sıpa eksik edilmeyebilirdi. Sinek ısırmasın diye pür dikkat üstümü örten Mazlum yerine, etlerimi morartan biri olabilirdi...

Tabi Mazlum'u bunlar farklı bir insan yapmıyordu. Mazlum'u farklı bir insan yapan ruhuydu. Ruhu, sanki bir erkeğe ait olması imkansız gibiydi. İnce düşünce denilen illetin cinsiyet ile alakası olmadığını insanlığa kanıtlamak için var olmuştu bu hayatta sanki.

Opia | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin