Merhabalar.
Hepinize keyifli okumalar diliyorum.
💫 Yıldızları, Yıldız'ın hatırına parlatalım mı?İşe gidecek olmanın heyecanıyla ne kendim uyuyabildim ne de Mazlum'u uyuttum. Biliyordum, huzursuzluğum ona da geçiyordu. Bir heyecandan doğan huzursuzluk benim için bir ilk olduğundan ötürü nasıl yöneteceğimi bilemiyordum. Bilemediğim içinde etrafıma negatif enerji yayıyordum. Şans on yedi sene sonra bana gülmüş olmalı ki, ilk defa varlığımdan rahatsız olmayan bir insan vardı hayatımda. Hatta insanlar topluluğu. Soyadı Doğan olan her kim var ise, varlığımdan rahatsızlık duymak yerine memnun oluyorlardı. Hatta üzerimdeki huzursuzluğu almak için var güçleriyle savaşıyorlardı.
Tıpkı akşam Mazlum'un beni sakinleştirmek için bağrına basması gibi.
Bir bağıra basılmak... Hatırladığım en son bir bağıra on iki sene önce basılışım. Ne kadar güzel bir his olduğunu, ne kadar güvende hissettirdiğini unutmuşum. Unutturulmuş. Şimdi Mazlum ve ailesi beni bağırına bastıkça aklımda yankılanan iki soru vardı.
Ya alışırsam? Ve alıştıktan sonra birde unutmak mecburiyetinde bırakılırsam?
İşte bu iki denklemin arasından çıkamıyordum. Tam kendimi salacak oluyordum ki, birde 'ya sonra ne olacak?' sorusu aklımda beliriyordu. Dışarıdan bu gel gitlerim, davranışlarımın bozukluğu nasıl görülüyordu bilemesemde, içimi ruhumu çok yorduğu bir tek benim bildiğim bir gerçekti.
Cumartesi sabahı, babası tarafından parka götürülecek bir çocuk kadar heyecanlıydım. Oysa ki sadece, bana acıdığı için benimle evlenen bir adam tarafından, bana bulduğu işe götürülecektim. Mazlum ile her ne kadar güzel geçinsek de, anlaşsak da evli olduğumuz aklıma gelince tüylerim diken diken oluyordu.
Mazlum'un elimden tutmasıyla, bana bulduğu iş yerine doğru yola çıktığımızda yüreğimdeki çarpıntıyı işe başlayacak olmama yordum. Yıllar önce ki gibi, kendi istediğim için çalışacak olmam bile ruhumu hafifletiyordu. Kitapçıya yani sahafa geldiğimizde dışarıdan gördüğüm manzara bile yüreğimi pır pır ettirdi. Tüm esnafların kapı önlerinde tabure ve masasının bulunduğu, araçlara kapılı bir caddeydi burası. Sahafın önünde devasa bir çınar ağacı vardı ve o çınar ağacının altında ahşaptan minik tabureler ile minik bir masa. Devasa çınar ağacının altına oturup, sırtımı ağaca dayayarak kitap okuyabildiğimi hayal ettiğimde yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. Hayallere daldığımı fark edince, buraya keyif yapmaya değil çalışmaya geldiğimi hatırlattım kendime. Başımı sola doğru çevirdiğimde Mazlum'u gülümser bir ifadeyle beni izlerken buldum.
"Ne oldu?" dedi gülümseyerek. Güldüğüne emin olduğum gözlerimi tekrardan, çınar ağacına çevirdim.
"Baksana." dedim hülyalı bir tonda. Dışarıdan bakıldığında içimin ağaca aktığı kesinlikle görülüyordu, adım kadar emindim. "Muazzam bir atmosfer değil mi?" dedikten sonra gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım. "Ağaç kokusu, hafif esen ılık bir rüzgar. Rüzgara eşlik eden yaprakların hışırtısı." diyerek gözlerimi açtım. "Şurada kitap okuduğunu hayal etsene bi'" dedim Mazlum'u hayallerime ortak etmek isteyerek. "İnsanın ruhu, yeniden var olur burada. Mükemmel bir yer gerçekten."
"O zaman desene burada kitap okudukça, ruhun yeniden var olacak." dedi Mazlum yüzündeki gülümsemeyi bozmadan.
Göz devirdim ve yüzüm düştü. "Buraya çalışmak için geldiğimi benim unutmam, hayallere dalmam normal de." dedikten sonra başımı olumsuz manada iki yana salladım. "Senin unutman olacak iş değil." Başımla sahafı işaret ettim. "Hadi. İlk günden geç geldi olmasın." Ben önde, Mazlum arkamda içeri giriş yaptığımızda kapı açıldığı belli olsun diye takılan rüzgar çanı bile içimi kıpır kıpır etti. Eski sahafın içerisinde ki baskın kağıt kokusuna, tütün kolonyası da karışınca mistik bir hava oluşması sağlanmış. Duyduğum kokular yüzümü gülümsetirken, gözüme ilk ilişen tezgah üzerindeki kolonya doldurma şişeleri ilgimi çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...