Uyanmak istemiyordum. Uyku, gözlerimi delip geçerken sadece onları daha sıkı yumabildim. Uyan! 'İstemiyorum!' diye mırıldandım, iç sesime. Uyansan iyi edersin! Uykum ağırdır benim. Öyle tuhaf bir iç sese uyanacak kadar tecrübesiz değildim. Uyanmayacaktım. Gözlerimi sıkmayı bırakıp rahatlattığımda yumuşacık yatağımda döndüm. Ellerim yastığın altında birleşmiş, birbirine kenetliyken sayıkladığımı hissettim. Ama bunu neden yaptığım hakkında hiçbir bilgim yoktu. Sonra karanlık göz kapaklarımın içinde, zihnimin en derinlerinde Mert'i görmeyi başardım. Gülümsüyordu. Hani şu en sevdiğim, çarpık gülümsemelerinden. Sonra üzerindeki kıyafetler değişiyor ve muhteşem bir takım oluyordu. Simsiyah, jilet gibi. Ben gülümsemeye başlıyorum sonra. O da bana katılıyor ve arkasını dönüyor. Beyaz boyayla 'idiot!' yazılmış. Ceketin mahvolduğuna üzülemiyorum bile. Çünkü hayatımda görüp görebileceğim en tatlı şey, şu an tam karşımda duruyor. Mert Başaran, kocam olarak tam karşımda dikiliyordu. "Kocam..." Dediğimi fark ediyorum. Ve benim de kıyafetim onunkisi gibi değişiyor. Ve etraftakiler de. Kar beyaz bir bahçede hep birlikteyiz. Eda, Ozan, İlker ve Şefika. Minik çocuklar var, denize giriyorlar. Sonra gülüyorum, birdenbire. Gelin olmuşum ben, yosun yeşili gelinliğimle...
Uyan!
İnadına uyanıyorum bu sefer. İnadım inat ya hani, suratımı da mahkeme duvarı gibi asıyorum tabiî. Yatağımın karşısındaki aynaya bakınca kendimden korkmadan edemiyorum doğrusu. Tırnaklarımdaki ojeyi yemişim, mor ojelerimin ucu hilal -ya da yarımay- gibi bana bakıyor. Saçlarım, küçükken dedemin yaptığı çalı süpürgelerine benzemiş. Taranacağını sanmıyorum. Ve fazla uykudan olduğunu varsaydığım bir şekilde göz torbalarım belirginleşip morarmış. Ojelerimle aynı renk olduğu fark edince garip garip kahkaha atmaya başlıyorum.
Sonra, gözlerim oraya kayıyor.
Derin nefes al.
Minik bir kutu, komodinimin üzerinde.
Ver.
Kırmızı ipek kurdeleyle düğümlenmiş.
Al.
Hemen ne olduğuna bakmalıyım.
Ver.
Ellerim titrerken, bedenim de onunla birlikte haykırıyordu. Bu, bir evlenme teklifi olabilirdi. Hiç zaman kaybetmeden pembe kutuyu elime aldım ve yavaşça açtım.
Herkesin beklediği bir yüzüktü değil mi? Ama olmadı.
Yepyeni bir telefon içinde yepyeni videolar.
Tanımadığım onlarca insanın içinde olduğu ve bağırdıkları cümleler.
"Seni seviyor. Seninle evlenmek istiyor. Sana aşık!"
Ve sonuncu videoda, tüm asaletiyle ve yakışıklılığıyla, Mert Başaran.
"Benimle evlenir misin, Eylül'üm?"