Bu sinirle kitap falan okuyamayacağımı anlayınca Mert'in yanına gitmeye karar verdim. Bu sefer merdivenleri hızlıca inip salona girdim. Oradaydı.
Gidip yanına oturdum ve suratımın kızarmaması için şekilden şekle girdim.
"Hâlâ utanıyor musun?"
Televizyondaki açık olan kanala baktım.
"Hayır utanmıyorum."
Suratımı ona çevirmeden konuşmuştum.
Elini çenemde hissedince bir an irkildim. Suratımı kendi suratına çevirdi.
"Benden utanma..."
Dudaklarıma uzanınca kaskatı kesildiğimi hissettim. Sakin ol ve karşılık ver Eylül. Senin de istediğin buydu. Kendime hatırlatmalarımı yaptım ve öpüşüne karşılık verdim.
Sıcak dudaklarını, dudaklarımda hissedince bile tuhaf oluyordum. Ellerini boynuma götürüp dudaklarımdan çeneme kaydırdı.
Ellerini tişörtümün eteklerine götürüp çekiştirmeye başladı.
Dudaklarını boynumda, ellerini de belimde hissedince durdum.
"Sanırım biri seni çağırıyor."
Kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
"Ben duymadım."
Lafını bitirir bitirmez dudaklarını kulağıma sürtmeye başladı.
"İzin ver..."
Ellerini, belime kadar çıkmış olan tişörtüme götürdü ve üzerimden çıkardı.
"Mert?"
Duyduğum sesle irkildim. Mert üzerimden inmeden onu ittim ve altından çıktım. Sesin geldiği yöne bakınca Mert'in annesi Sema Hanımla göz göze geldim. Şaşkın ve bir o kadar da bizi bastığı için mahçup bir tavırla bakıyordu. Gözlerini göğüs bölgeme indirince Mert'in, tişörtümü çıkarmış olduğunu hatırladım. Koltukta duran tişörtüme utançla bakarken Mert'in arsız gülümsemesiyle karşı karşıya geldim. O an sadece ölmek istedim.
"Annecim siz yarın gelecektiniz neden erkenden döndünüz?"
Mert'in sorusu üzerine daha fazla beklemeden yukarı çıktım. Basıldığımıza inanamıyorum.
Bugün haddinden fazla utanmıştım.
Odaya girip kapıyı kapattım ve üzerime başka bir tişört geçirdim.Yatağın ucuna oturup beklemeye başladım. Kapı açılınca içeriye Mert ve arsız gülümsemesi girdi.
"Ne sırıtıyorsun ya gerizekalı?!"
Gülümsemesini silmeden gelip yanıma oturdu.
"Benim minik farem utanmış mı bakalım?"
Yanaklarımı sıkan elini ittim.
"Kes sesini! Gerizekalı mısın nesin ya az önce annen bizi bastı!"
"Biz az önce ne yapıyorduk ki?"
Suratımı buruşturdum ve beni bu rezillikten kurtaracak tek cümleyi söyledim.
"İddiayı kazanmaya çalışıyordum."
Suratı düşünce 'sevinç gülümsememi' takındım.
***
Eda'nın gözünden;
Telefonu kapatıp Ozan'a döndüm.
"Niye burdasın?!"
Gamzelerini ortaya çıkaracak şekilde gülümsedi. Bu haliyle daha yakışıklı duruyordu ve daha sempatik.
"Seninle bir şey konuşacaktım da içeri girebilir miyim?"
Kafamı sallayıp kapının önünden çekildim. O da arta kalan yerden geçerek eve girdi.
Salona ilerlerken o da arkamdan geliyordu.Odadaki koltuklardan birini işaret ettim.
"Otursana."
Kafasını sallayıp tekli koltuğa oturdu,ben de karşısına.
"Bir şey içmek ister misin?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sanmıyorum sadece...Hemen konuya gireceğim. Ben senden hoşlanıyorum."
"Cidden hemen konuya girdin."
Kafasını sallad- Bir dakika bir dakika!!!
Ozan benden mi hoşlanıyor?!