Eylül'ün gözünden;
Soydan yayınevinde editörlük bölümüne alınmamın ardından ilk defa bir şeyleri doğru yaptığımı seziyordum. Mert'le evlenmem bile belki bir hataydı. Annemle babama karşı gelmem gerekirdi belki de...Sonuçta hayatımız bir kitaptan yada bir filmden alınma değildi ve mutlu sonla bitmeyecekti...Ve de öyle oldu.
Yük kamyonunun içindeki eşyalarıma baktım. Çalışanlar, eşyalarımı dördüncü kata yani yeni evime taşırken elimde kahvemle olanları izliyordum.
"Yavaş olun lütfen onda kırılacak eşyalar var."
Komşum olan ev sahibimi daha görememiştim bu yüzden işlerimi emlakçı adamın yardımıyla hallediyordum.
Yeni aldığım, vizon rengi koltuklar taşınırken aklım, son bir haftadır düşündüğüm kişideydi.Mert...
Belki bir masaldan alıntı değildi bizim hayatımız ama o kadar büyük bir mucizeyle karşılaşmıştım ki platonik aşkımla evlenmiştim.
Aşkımı anlatmam için bir şans verilmişti ama ben bu şansı gerektiği gibi kullanamamıştım...
Elimi, kısa saçlarıma götürdüm. Boşanma işinden sonra gördüğüm ilk kuaföre gitmiştim ve çeneme denk gelecek şekilde kestirmiştim. Eda, bu saç modeliyle Anne Hathaway'e benzediğimi söyleyip dursa da benim hoşuma gidiyordu.
Mert'ten arda kalanları görmek istemiyordum artık. Bir şeylerin bana onu hatırlatmasına izin veremezdim...
Derin bir nefes alıp, dayandığım merdiven korkuluğunun üzerinden kalktım.
'Sen artık yeni bir Eylül Alaca'sın ve kendi ayakların üzerinde durman lazım.'
Kendi kendime hatırlatmalarımı yaparken son koli de dairenin geniş holüne konmuştu.
***
Bu kadar dağınık ve yerleştirilmemiş eşyaların içinden çalışma masamı bulup salonun en köşesine kurdum. Sabah erkenden aldığım kahveyle kendime sıcak ve taze bir kremalı içecek hazırlayıp masamın kenarına koydum.
Elime aldığım ince uçlu kalemle, ne zamandır aklımda olan kurgunun başlığını attım.
Kaptan Greg'in Prensesi olmak.
Şimdi içimi dökmek, her zamankinden daha kolay olacak işte.
***
Eda'nın gözünden;
"Senin o lanet olasİca arkadaşının kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarmak istiyorum Ozan! Benim arkadaşıma nasıl böyle bir adilik yapabiliyor?!"
Sinirlerim her zamankinden daha bizuktu. Mert'in böyle bir şey yapacağını asla düşünemezdim. Belki diyordum Eylül'ü seviyordur. Ama...O hem ona ihanet etti hem de pişkin gibi eski hayatına geri döndü.
"Hayatım sakin ol lütfen. Haklısın ben de Mert'in böyle bir şerefsizlik yapacağını düşünemezdim. Düşünemedim de."
Ozan da en az benim kadar üzgün duruyordu ama bu hiçbir şeyi düzeltmiyordu. Tabiiki olanların hiçbiri onun suçu değildi ama ben ve Ozan sevgiliyken Eylül'ün yalnız olması sinirlerimi bozuyordu.
"Bence biz de ayrılalım Ozan. Bu şekilde olmaz. Sonuçta onlar sayesinde sevgili olduk ve onlar şu an ayrılar."
Suratına, benimle dalga geçtiğini belirten bir gülümseme yerleştirdi ve elimi tuttu.
"Eda, saçmalamayı keser misin?!"
Anlamıyordu. Hiçbir şeyi. Biz onlar sayesinde böyleydik şu an. Eylül sayesinde elimi tutuyordu ama şimdi olmazdı işte. Eylül artık benim kardeşim gibiydi ve ben bu şekilde ona ihanet ettiğimi düşünüyordum.
"Ozan..."
"Eda...Olanların hiçbiri bizim yüzümüzden olmadı. Mert eğer Buse'yle yatmış olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı. Duyuyor musun beni?!"
İsteksizce kafa salladım.
"Sen nasıl istersen...Mert nasıl?"
Düşünmeden cevapladı.
"O günden sonra pek görüştüğümüzü söyleyemem ama duyduğuma göre eski hayatına geri dönüş yapmış."
Üzgün bir şekilde başımı salladım. Eylül, gerçekten de umutsuza aşık olmuştu...
Çünkü Mert, mavi görünümlü siyahtı...