Elimdeki sıcacık ele daha sıkı tutundum. Bir yandan da bırakmak istemediğim sevdiğime sarıldım. Mert'in güçlü kollarına hapsolmadan önce onu ne kadar çok sevdiğimi hatırlattım kendime. Sonra da az önceki konuşmamızda geçen diyaloğu anımsadım.
"Neymiş bakalım aklını kurcalayan şu sır?" Derin bir nefes aldım. Belki de bu olayı Mert'e anlatmam yanlış olabilirdi ama az önceki minicik zamanda bile içimi karartan bu durumu anlatmam ve kendimi huzura erdirmem gerekiyordu. "Aslında nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama ben duymamam gereken bir şey işittim. Az önce merdivenleri inerken kavgalarını duydum. Eda ve Ozan'ın sitemkâr seslerini ve nahoş gürültülerine şahit olmak istemezdim ama... Off, nasıl söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok Mert. Aslında o kadar kötü bir olay değil ama içime oturdu sanki." Sustum. Bu kadar basit bir olayı bu şekilde vahlanarak anlatmam yanlıştı. Ve bu sır, Ozan ve Eda'ya aitti. "İçine oturan ne peki? Seni bu kısacık sürede bu kadar üzen ve moralini bozan o sır ne?" Mert'in ellerini kendi avucuma aldım ve sakin olmaya çalışarak konuştum. "Eda hamileymiş ve bunu benden, en yakın arkadaşından saklamış. Ben bu kadar mı kötü ve güvenilmez bir insanım Mert? Bunu bana anlatmasından alıkoyan ne olabilir ki"
Parmaklarıyla elimin üzerine geniş halkalar çizmeye başladığında sessizce, söylediklerine kulak astım. "Sen onun en iyi arkadaşısın Eylül. Ve biliyorsun ki, Eda çok gururlu bir kız. Ve bu gururu, hamile olduğunun bilinmesinin önüne geçmiş olabilir. Büyük ihtimalle onlar şimdi, ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlardır bile. Sen, onun can dostu ve ailesisin. Konunun seninle hiçbir alakası da yok. Az önce de bahsettiğim gibi. Evlenmeden önce hamile kalması biraz... nasıl söylenir ki? Aceleci!"
Az da olsa içimi rahatlatan bu konuşma, beni mutlu etmişti doğrusu.
Önümüzden yürüyen Eda ve Ozan'a kısa bir bakış attım. Şefika ve İlker'in son anda karar değiştirip sinemaya gitmelerinden yola çıkarak düşünebildik ki, şu an Eda'larla baş başaydık.
--
Beyaz renk özel kumlardan yapılmış olan plaj, mavi depderin deniziyle adeta göz kırpıyordu.
İlerde dans etmeye başlamış olan yarı mutlu çifte döndüm. Eda, kendinden emin ama bir o kadar da endişeli bir şekilde dururken Ozan'ın duygularını çözmek en zoruydu. Ne hissedebileceğini tahmin edemiyordum.
Ben olsaydım mutlu mu olurdum yoksa onlar gibi tavırlar mı sergilerdim emin değildim ama böyle bir olay olsaydı Eda'ya anlatacağımdan adım kadar emindim.
İleride ki barmen çocukla sohbet eden Mert'e döndüm. Her zamanki gibi siyah tişörtlerinden birini giymiş üzerine de polo yaka bir gömlek geçirmişti.
Çıkık elmacık kemiklerini, yaramaz bir çocuk edasıyla dağılmış kuzguni saçlarını ve minik siyah küpesini seviyordum.
Onu seviyordum.
Oturduğum masadan kalktım ve Mert'in yanına doğru yürümeye başladım. Heyecanlıydım çünkü fazlalıklara gerek olmadığını anlayabiliyordum.
Bar masasının üzerindeki teneke kutu kolalardan birini aldım ve açtıktan sonra demir çemberini söktüm. Mert'in sıkı kaslarla süslenmiş omuzlarına dokundum. Bana döndüğü sırada elimdeki metal çemberi ona doğru uzattım ve sessizce fısıldadım.
"Benimle evlenir misin?"
--