Eylül'ün gözünden;
Sabahın ilk ışıklarında uyanıp, yumuşak yatağımda doğruldum. Gözlerim, tüm geceyi yorgun ve uykusuz geçirdiğimi belli edercesine kapanıyor ve beni, tekrardan yastığıma geri dönmeye zorluyordu.
Dün gece, yardım yemeğinin sonuna kadar bodrumda kilitli kalmıştık. Ta ki, hizmetli olan yaşlı adam katları gezip tesadüfen bizi bulana kadar.
Tabîi ki hemen oradan ayrılıp evime gelmiştim. Mahkemeye bile gelmeyen bir herifle, daha fazla aynı yerde kalmaya tenezzül edemezdim.
Yatağımdan bacaklarımı sarkıtıp ayaklarımı salladım. Güneş, tepeye yükselmeye başlamış hatta, kavurucu ışınlarını etrafa yayıyordu.
Böyle güzel bir güne, iyi başlamam gerekirdi.
Banyoya doğru ilerlerken, üzerime ince kumaştan olan sabahlığımı geçirdim. Çiçek motifli kemerini önümde bağlayıp banyonun kapısını kilitledim.
Musluğu açıp sıcak suya ayarladım ve yüzümü yıkadım. Aynadaki yansımama bakınca beklenenin gerçekleştiğini ve gözlerimin kıpkırmızı bir şekilde sırıttığını fark ettim.
Yüzümü buruşturup saçımı taramaya başladım. Eskisinden daha kısa olan saçlarıma bakınca onu hatırlamam normal miydi?
Çoğu genç kızın istediği gibi bir evliliğim olmamıştı ama sonuçta yıllardır platonik aşık olduğum adamla evlenmiştim. Mert Başaran, hayallerimin aşkıydı...
İlk yakınlaşmamız aklıma gelince sırıtmadan edemedim. Eda sayesinde pantolon yerine daha güzel bir elbise giymiştim ve... Onunla karşılaşmıştım.
Eda, belki de ailemden bile daha yakındı bana. Her zaman yanımda olmuştu ve beni her seferinde desteklemişti. Benden daha mutlu olmayı hak ediyordu...
İlker, bir zamanlar ilk aşkım olduğunu düşündüğüm, şimdi ise hiç sahip olmadığım abim gibiydi. Başkalarının aksine her zaman bana, sahip çıkan biri...
Zaten kısa olan saçlarımı hızlı birşekilde taradım ve ince tel tokalarla yandan tutturdum.
Odama geri dönüp dolabımın başına geçtim. Askılıkların arasından beyaz pantolonumu ve lacivert askılı tişörtümü alıp hızlıca üzerime geçirdim.
Makyaj yapmayı es geçerek mutfağa ilerledim.
Dolaptan çıkardığım kahvaltılık malzemeleri sofraya koyup ekmeği dilimlemeye koyuldum.
***
Çantamı elime alıp arabama binerken sadece çıkaracağım kitaba odaklanıyordum. Yaklaşık bir aylık belki de ondan daha az bir süre vardı. Hitap ettiğim yaş, kesinlikle olgun bireyler değildi bu yüzden kitapta seksen sayfadan biraz fazlaydı. Bu yüzden yazmam da haliyle kolay olmuştu.
Arabamı, park alanına park edip hızlıca binadan içeri girdim.
Merdivenleri çıkarken denk geldiğim insanlara gülümseyerek 'günaydın' dedim ve ofisime girdim. Beklediğimden daha stresli olmam fazlasıyla ironikti.
Odamın kapısını kapatıp masama ilerlerken masamın üzerinde duran papatyaları fark ettim. İlerleyip elime aldım ve demetin içlerine karışmış olan notu bulup okudum.
"Yazar hanıma :)"
Böyle bir inceliği yapabilecek tek kişinin Tuna olabileceğini düşünüp sırıttım.
Koltuğuma oturup kitabımın taslağını kilitlitli çekmecemden çıkardım.
Kaptan Greg'in prensesi olmak