Ozan gittikten sonra ev eski kasvetli ve bunaltıcı havasına geri dönmüştü.Yanımda oturup somurtan Mert'e döndüm ve sinirli görünmeye çalıştım. Pek başarılı olduğum söylenemezdi çünkü az önce beni, gayet bariz bir şekilde kıskanmıştı. Ozan'ın da bunu fark ettiğini de anlamam zor olmamıştı.
"Niye sırıtıyorsun?"
Ne zamandan beri sırıttığımı bilemesem de hemen eski halime geri döndüm ve ciddi bir hâl takındım.
"Ben sırıtmıyorum da sen söyle bakalım neden somurtuyorsun?"
Suratını buruşturup kafasını çevirdi.
"Öyle bir şey yapmıyorum."
'Ya tabi tabi' dercesine baktım.
"Gargamel'in tekisin işte."
"Senin de şirine olduğun söylenemez."
"Huysuzsun işte!"
***
İlker'in gözünden;
İnanamıyorum hâlâ gelmemesinin sebebi annesinin hasta olmasıymış demek ki. Peki neden bana haber vermemişti ki sanki? Haber vermesi saçma olurdu zaten, nasıl verecekti ki?!
Yaklaşık iki gündür hastanede olmam ve ona destek çıkmama şaşırmış gibiydi. Ben de bazen kendime şaşıyorum. Neden bu kıza iyiyim?!
Koltuktaki uyuyan bedenine baktım.Uzun saçları omuzlarından sarkıyordu.
Yatağında hareketsiz bir şekilde yatan annesine baktım. Kan nakli yapmışlardı ama vücudundaki kirli kanı temizleyememişlerdi.
Böbreklerinin ağrısından dolayı sayıkladığını düşündüm. Tek böbrekle hayat zor olmalı...
Kanım uyuşsaydı verirdim ama...Bir dakika Eylül'ün kanı 0rh(-)...
***
Eylül'ün gözünden;
"'Seni nasıl etkileyebilirim?' Diye mi soracağım Eda saçmalama!"
Burnunu kıvırdı.
"Öyle bir şey demedim sadece...Mesela bakım yaptırdığın gün senden etkilenmişti değil mi?'
Kafamı onaylarcasına salladım.
"Ama bu bir kerelikti. Şimdi ne yapmalıyım?"
Biraz düşündü.
"Erkekleri etkilemenin tek yolu var ama sen de böyle bir şeyi kabul etmezsin."
"Sen söyle belki ederim."
"Tamam o zaman benimle gel sana göstereyim."
***
İnanamıyorum. Yani beni getirdiği yer...Aaaa!! Victoria Secret mağazası hani şu tuhaf ve gecelikle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler.
"Hayır ya istemiyorum hadi gidelim. Herkes bize bakıyor aman Allah'ım!"
Kolunda olan elimi itti ve askılıklara asılmış takımlara bakmaya başladı.
"Bir erkeği anca böyle etkilersin canım."
Kafamı salladım.
"Hani bir erkeğin kalbine giden yol midesinden geçerdi?!"
Tiz bir kahkaha attı.
"O eskidendi. Aaa bak bu güzelmiş."
Elinde tuttuğu kırmızı-siyah takıma baktım. Diğerlerine göre biraz daha kapalıydı ama hâlâ sınırın üzerindeydi.
"Kırmızıdan nefret ediyorum."
"Tamam o zaman hangi renk istersin?!"
Suratımı buruşturdum ve kafamı çevirdim.
"Hiçbir şey istemiyorum Eda!"
Eda eline aldığı mor-siyah renkteki takımı kasiyer kadına uzattı.
"Biz bunları alıyoruz. Şu karttan çekebilirsiniz."
"Tabii. Şifrenizi girin lütfen."
Olay benim dışımda gelişirken suratımı astım. Acaba işe yarayacak mı?
Denemekte fayda var.