25.Bölüm

16.5K 502 9
                                    

Eda'nın gözünden;

Lanet olsun bunu söyelemekten nefret ediyorum ama o çocuğu çekici bulduğum doğru.Tamam hayatımın tek aşkı olan Charger marka arabamı rezil etmiş olabilir ama...Sanki bu aramızdaki çekimi arttırmıştı. En azından ben öyle düşünüyordum. Acaba o da benim hakkımda böyle düşünüyor mudur? Belki...

Acaba telefon numarası Eylül'de var mıdır?

Aman olsa bile umrumda olmaz. Ben bir erkeğin peşinde koşacak bir kız değilim...Ama numarası olsa fena olmazdı.

Hello Kitty'li pijamamı üzerime geçirip televizyonun başına geçtim.Kumandayı elime alıp CNBCE kanalını açtım.Vikings'in yayın saatine denk gelmenkn verdiği mutlulukla etrafımda dönüp bir sevinç dansı yaptım.Kapının zili çalınca hemen yaptığım saçma hareketleri bıraktıp ve kapıyı açtım.

Elinde kocaman çikolata paketiyle duran çok tatlı bir sima, Ozan.

***

Eylül'ün gözünden;

Belki de bu son iki haftayı olabildiğince güzel geçirmeliydik. Dönen sandalyeden kalktım ve yatakta uzanmış telefonuyla uğraşan Mert'in yanına gittim.

"Hey sana bir şey söyleyeceğim. "

"Söyle bakalım prenses."

"Şeyy bu son iki hafta içinde bir şeyler yapalım mı? Evdeyken canım çok sıkılıyor ve biz birlikte hiçbir şey yapmadık."

Uzandığı yerden doğruldu.Eliyle kafasını kaşıdı.Bu hareketiyle zaten dağınık olan saçlarını iyice bozmuştu.

"Tabiki mesela ne yapalım?"

Ne yapacağımızı düşünmediğim için hazırlıksız yakalanmıştım.Biraz düşündükten sonra sorusunu cevapladım.

"Bilmem ki mesela sinemaya gidebiliriz."

"Olur."

Bunu bir daha yapamayacağımı bildiğim için ona doğru ilerledim ve elmacık kemiğinin üzerine bir öpücük bıraktım ve 'Teşekkürler.' deyip yataktan kalktım.

Hızlıca odadan çıktım ve evin diğer katlarını dolaşmaya başladım. Önce, çatı katına çıktığını tahmin ettiğim merdivene yöneldim. Fazlasıyla tozlu olan tahta zemini ve boyası soyulmaya başlamış olan duvarları sanki evin diğer yerlerinden dışlanmış gibiydi. Çatı katında bulunan tek odanın kapısını açtım. Tozlu bir tabela gözüme çarpınca elimle üzerindeki tozları sildim ve aşınmaya başlamış yazıyı okumaya çalıştım.

Kaptan Greg'in Odası

Ve yazının altında da Mert'in küçüklük resmi.Hafifçe tebessüm ettim.Küçükken de çok tatlıymış doğrusu ama şimdiki kadar değil. Odanın içinde dolanmaya başladım.

Küçükken oyun odası burası olmalı diye düşündüm. Kaptan Greg Mert.

İlerideki hazine sandığına benzeyen kutuyu açtım. Minik oyuncaklar ve korsan kostümleri bulunuyordu.Korsanları bu kadar sevdiğini bilmezdim doğrusu ama biraz şaşkındım.

Aşağıdan Mert'in sesini duyunca hemen odadan çıktım ve kapıyı kapattım. O, beni fark etmeden aşağıya indim ve ince koridordan mutfağa gittim. Mert, sandalyelerden birine oturmuş karnını tutuyordu.

"Acıktım."

Kafamı 'Tamam' anlamında salladım.

"Pizza yiyelim mi?"

Nedense pizzaya bayılırdım ve bunu fazla hevesli bir şekilde sormuştum.

'Tamam ama ben karışık yemem şimdi onun içinde mantar falan vardır iğrenç."

Birden aklıma liseden arkadaşım Damla geldi.O da mantardan nefret ederdi. Acaba şu an ne yapıyordur?

"Tamam senin mantarlarını da ben yerim."

"O zaman ben pizzayı sipariş edeyim sende...Bir şeyler yap."

"Film açayım mı?"

Kafasını salladı.

"Süper olur."

***

Kapı çalınca salondan çıktım ve hızlıca kapıyı açtım. Pizzacı çocuğa gülümseyip pizza kutularını aldım aslında iki pizza da büyük boy olduğu için taşımakta zorlanıyordum. Pizzacı çocuk zorlandığımı anlamış olacakki taşımamda yardım etmek isteyip istemediğimle ilgili bir şeyler söyledi sanırım ama tam anlamamıştım .Pizzayı gözümün önünden çekince kapının kapalı olduğunu ve Mert'in de önümde dikildiğini fark ettim.

"Ne var? Neden öyle bakıyorsun?"

Sinirli bakışlarını üzerimden çekmedi ve elimdeki pizzaları alıp salona yürümeye başladı.Arkasından seslendim.

"Pizzacı çocuk nerede? Az önce noldu ya?!"

Birden durunca kafam sırtına çarptı.

"Kapı çalıyor ve sen beni çağırmadan açıyorsun üstüne üstlük çocuk yardım etmeyi teklif edince de kabul ediyorsun!"

Gözlerimi kıstım.

"Hayır, kabul etmedim."

Hafif mırıltılar çıkararak koltuğa oturdu.Ben de yanına oturup filmi izlemeye başladım. Truva, bu filmi seçmiştim. Nedenini bilmiyorum ama her zaman hoşuma gitmiştir.

"Özür dilerim."

Mert'e döndüm.

"Önemli değil."

Pizzadan bir dilim alıp ısırdım .Mert'te bu sırada bir dilim alıp mantarlarını ayıklamaya başladı.Bu eve geldiğimden beri fark ediyorum da çoğu yemeği sevmiyor. Mantar,brokoli, eminim ki bunlar sadece bir kaçıdır...

Ayıkladığı iki tane mantarı ağzıma koydu.

"Ye bakalım."

Mantarları çiğneyip yuttum.

Bir dakika bir dakika o az önce bana kendi elleriyle yemek mi yedirdi?!

Zoraki AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin