'Kelimelerimin ihanetine uğramaktan hoşlanmıyordum. Zamanımı tüketmeyi ve soğuğu... Yeni bir hayata ilk adımımdı ve babaannem sayesinde bu pasajı bulmuştum. Mesut amcayı ve Kiraz teyzeyi... Bu kadar kısa bir sürede beni aralarına almalarından çok memnundum. Onlar minik restaurantımın ilk müşterileriydi.
"Pastadan hoşlanmam." Demişti önce. Anlamadan sormaya devam etmiştim. "Framboğazlı sevmediyseniz çikolatalı ya da meyveli de getirebilirim." Kafasını iki yana sallayıp reddetti. "Ben, ilerideki kitapçının sahibiyim. Sizce kitaptan aldığım lezzeti, minik bir çikolatalı pastadan alabilir miyim?"
Üstelemekten hoşlanmazdım aslında. Haklıydı ama ben de kendi çapımda haklı sayılırdım ve çözüm üretmeyi de severdim.
"Peki vanilaylı istemediğinize emin misiniz?" '
Bilgisayarımı kapattım ve saati kontrol ettim.
03.48
Antalya'daki ilk gecemizde uyumayıp yeni kitabımla uğraşmam biraz saçma olsa bile gözlerimden tek bir yorgunluk kırıntısı dahi akmıyordu. Tek kaldığım -Mert'i kovmayı başarmıştım.- odamdaki tek ses, mp3'ümün kulaklığından gelen yumuşak tınılar ve komodinimin üzerinde okunmayı bekleyen kitabımdaki çığlıklardı.
Gözlerimi bir iki kez kırpıştırdıktan sonra kapının açıldığını fark ettim. İçeriye süzülen gölgenin arkasından beklediğim kişi çıktı.
Mert.
"Uyuyamadın mı?" Kafamı salladım. "Uyku tutmadı. Gelsene." Ağır adımlarla yanıma gelirken üzerine giydiği tişörtün baskısı dikkatimi çekti.
Harry Potter.
Daha hakkında milyonlarca şey bilmediğimi fark ettiğim zaman, çocuğunun büyümesini izleyememiş olan anne gibi hissettim.
O, ince yorganın içine girerken nefis kokusunu soludum. "Kokunu seviyorum." Bir anda ağzımdan dökülen kelimeleri engelleyemedim. "Ben de seninkini seviyorum." Dediği zaman kollarımı beline sardım ve kafamı göğsüne yasladım.
"Harry Potter izlediğini bilmiyordum."
Fısıldayarak cevap verdi.
"O zaman, Harry Potter okuduğumu da bilmiyorsun."
Kafamı salladım. "Bilmiyordum. Peki senin hakkında başka ne bilmiyorum Bay mükemmel?"
Saçlarımla oynamaya başladığında düşünmeye çalıştığını fsrk edebikiyordum.
"Bayan mükemmeli çok seviyorum mesela..." Gülümsedim.
"Başka?"
"Başka... Ondan, yumuşak yanaklı ve tombik bacaklı bir bebek istiyorum mesela. Gözlerinin kocaman kahverengi olmasını ve annesinin parıltılarından taşımasını istiyorum. Kız olabilir aynı zamanda... Ama ondan önce de bir de erkek olmasını ve abisi olarak ona sahip çıkmasını istiyorum. Seninle birlikte kocaman bir yuva kurmak istiyorum ben..."
Beklediğim potansiyelin çok üzerinde gelen cevaplar kalbimin hızla atmasını ve kalp krizi riskimin fazlalaşmasına neden oluyordu.
"Seninle mutlu bir hayat istiyorum mesela..."
--