Eylül'ün gözünden;
"Son iki hafta olmasaydı seni kendime aşık ederdim."
Suratımı ekşittim.
"Asıl sen iki haftada bana aşık olurdun iyi ki de ayrılıyoruz."
Blöfüm karşısında gaza gelmiş bir şekilde konuşmaya başladı. Ellerini saçlarına götürüp karıştırdı ve sinsice gülümsedi.
"İddiaya var mısın?"
Gözlerimi kısıp elimi uzattım.
"Kabul. Peki...Sen kabul ediyor musun?"
Bir saniye bile düşünmeden elini uzatıp elimi sıktı. Elimi tutunca birden titredim. Lanet olsun kesin bunu lehine kullanacaktı.
"İşim kolay olacak desene, daha eline dokunmamla böyle oluyorsan..."
Hızlıca elimi çektim. Belki tek şansım bu olurdu...Onu kendime aşık etmeliydim.
***
Ozan'ın gözünden;
Eda'nın -evet, adını unutmadım.- arabasına çarptığımdan, ön koltuktan inip bağırmaya başladığından beri ondan etkileniyorum. Ama bu sadece...Onun çekici olmasından kaynaklanıyor ve ben de bir erkeğim yani böyle şeylere dikkat ederim. Sanırım.
Sarı, kıvırcık saçlarının yürürken sallandığını anımsadım ve her ne kadar şirin bir yüzü olsa da ne kadar hırçın olduğunu...
Ve...Beni evinden kovuşunu. Böyle durumlara alışık değildim çünkü...Genelde kadınlar beni evlerine çağırırlardı ve...Genelde -Aslında hiçbiri- Hello Kitt'li pijama giymezdi.
Kısa şortunun bacaklarını ortaya çıkarmasından etkilenmiştim. Bembeyaz, düzgün bacakları vardı ve -Kesinlikle- fazlasıyla uzundu...
Eylül'e sevgilisi olup olmadığını sormalıyım.
***
Siyah renkli BMW'mden indim ve Mert ve Eylül'ün evine -Şaka maka çok garip duruyo lan- yürüdüm. Kapıdaki bekçiye selam verip demir kapıdan geçtim.
Kapıyı çalıp beklemeye başladım.Kısa bir süre sonra Eylül, kapıyı açtı. Morali bozuk gibiydi. İçeri girince yanağını öptüm -Arkadaşça-.
"Naber yenge?"
Suratını buruşturdu.
"Kötü gibi. Seni hangi rüzgâr attı bakalım?"
Genişçe gülümsedim -Genellikle böyle gülümsediğimde yanağımdaki gamze ortaya çıkar- .
"Seninle konuşacaklarım var."
Kafasını salladı.
"Olur."
O sıra içeriden -Sanırım mutfaktan- Mert'in sesi geldi.
"Ozan sen misin?"
"Deni benden başka kim görmeye gelir ki?!"
Kapıdan kafasını uzattı ve Eylül'e baktı -Tabi arkasından bana da-.
"Siz ikiniz neden bu kadar sıkı fıkısınız?"
Yersiz telaşına karşı gülümsemem büyüdü. Bu çocuk Eylül'e aşık mı olmaya başlıyor yoksa bana mı öyle geliyor?
Sinirlerini bozmak için kolumu Eylül'ün omzuna atıp kendime doğru çektim.
"Ne o kıskandın mı yoksa?!"
Aniden telaşla etrafına bakındı sonra gözlerini tekrar bana ve koluma çevirdi.
"Hayır kıskanmadım sadece..."
Sözünü kestim.
"Sadece ne?"
Alayla konuşmam sinirini bozmuşa benziyordu.
"Sanane!"
O sırada Eylül, kolumun altından çıktı. Az önceki haline göre mutluydu sanki...
"Sen benimle ne konuşacaktın?"
Mert, hızlı adımlarla yanımıza geldi.
"Akşamın bu saatinde Eylül'le konuşacakmışsın bakalım?"
Tek kaşımı kaldırdım.
"Özel."
***
"Yani biliyorsun. Mert...Yani bilse rezil olurum . Yani...Bak biz pek aşık olacak...Yani ciddi bir sevgilisi olacak adamlar değiliz ve...."
Duygularımı anlatmakta güçlük çekiyordum. Bunu o da fark etmiş gibiydi.
"Yani?!"
"Yanisi...Uff nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama...Eda'nın sevgilisi var mı acaba?! Vay be hemencecik söyleyiverdim. O kadar da zor değilmiş."
Eylül aniden bir kahkaha patlatınca Mert içeriye -Odada konuşuyorduk- daldı.
"Bu kadar komik olan ne?"
Eylül'e nolur ona bahsetme bakışımı atınca kafasını olumlu anlamda salladı. Ne yani sevgilisi var diye mi olumlu anlamda kafasını salladı yoksa ona söylemem merak etme dercesine mi kafasını salladı?!
Kapıdan çıkmadan önce kulağıma eğildi.
"Merak etme sevgilisi yok."
Sevinmem garip ama mutluyum...